Her gün şiddet, cinayet haberleriyle güne başlamak üzücü, ürkütücü. Üstelik kadının insan haklarını savunurken en temel yaşam hakkının gasp edildiği, kadınların katledildiği ülkemde kadının sesini, çığlığını, isyanını duyan yok…

 


“Muş” gibi yapanlar bakmayın. 8 Mart’larda, 25 Kasım’larda bir günlük anma ve destek mesajlarıyla olmuyor. Ya da göstermelik temsillerle de. Eşitliğe inanmayan zihniyetten adaletli temsili ve icraatı beklemek de hoş doğru değil…

 


Evet, İstanbul Sözleşmesi’ne bile göz diktiler. Evet, onun bile feshi mümkün değilken bir imzayla, ‘imzamızı çektik’ deyip kenara çekildiler…

 


Neymiş geleneklerimize tersmiş, LGBT+ özendirmesi yapıyormuş…

 


Mış, mış da mış, mış…

 


Hepsi yalan, hepsi dolan. Amaç muhafazakar kesimde kaybedilen oyları kemikleştirirken, dervişin fikri olan durumu da hayata geçirmek…

 


Tıpkı zamanında sözleşmeye imza atarken de kaygının oy olması gibi…

 


Oy için imza at, oy için çekil…

 


Olmaz, olamaz. İzin vermeyeceğiz. Bakın kadınlar ölüyor. Üstelik bakmayın siz kadının öne çıkarılmasına bu sözleşme herkesi koruyor. Genç yaşlı, kadın-erkek, çoluk çocuk…

 


Bakın sözleşmeden çekilin diyen bir zat-ı muhteremin lafıyla atılan bu yanış adıma karşı kadınlar ölmeye ve şiddet görmeye devam ediyor…

 


Alanya’dan genç kızımız bağırıyor…

 


‘Ölmek istemiyorum’ diye de sosyal medyadan sesini duyurmaya çalışıyor…

 


Ama duyacak olanların kulakları sağır…

 


Duymak istemiyorlar…

 


Mevcut yasaların korumaya dönük olduğunu iddia edenler ve sözleşmeyi uygulamamakta ısrar edenler o zaman açıklayın bir zahmet nasıl oluyor da bir genç kızı ölesiye dövüp atan biri elini kolunu sallaya sallaya serbest bırakılıyor…

 


Evet AKP Antalya Milletvekilleri Tuba Vural Çokal, Sena Nur Çelik ne diyorsunuz?

 


Neden ses vermiyorsunuz?

 

İstanbul Sözleşmesi’nden rahatsızlığınız nedir?

 

Rahatsız değilseniz neden hakkımızı savunmuyorsunuz?


Evet maalesef, kadınları kadınlar da duymuyor!

 

O zaman sandıkta bu kadınlar da gereğini yapar, merak etmeyin…