Fabrikaları sattık. Kamunun elinde ne varsa özelleştirdik. Stratejik kurum ve gayrimenkulleri bile yabancılara satmaktan çekinmedik. Üretimden vazgeçtiğimizden dışa bağımlı olan ekonomimizin göstergeleri ve son uygulamalara bakılırsa sanki tapumuzu da devredeceğiz gibi…


Antalya Limanı’nın 7 yıllık işletme hakkı satışı, İstanbul Borsası’nın hissesi atışları vd…


Kimine göre yatırım, kimine göre satış olarak yorumlanan son vuruşlar ekonomik anlamda toparlanmanın çok yakın zamanda mümkün olmadığının da kanıtı aslında…


Katarlıları pek seven ve ‘yatırım’da önlerini açan devlet büyüklerimizi görünce 1985 Yapımı Züğürt Ağa filmine gittim. Çocukluğumda izlerken pek anlam veremediğim ama büyüdükçe ne büyük anlamlar içeren bir film olduğunu anladığım ve emeği geçenlere daha bir saygı duyduğum filmi biliyorsunuz…


Feodalizmin çöküşünü konu alan filmde Şener Şen, Haraptar Köyü’nün ağasıdır. Zevk ve sefa içinde yaşarken başlayan kuraklıkla birlikte köylü ağayı soyup İstanbul’a kaçar…


Sonunda ağa da topraklarını satarak, İstanbul'un yolunu tutar. Şehir yaşamına ayak uyduramayan ağa elinde, avucunda ne varsa yiyip tüketir. Karısı da evi terk eder. Onu yalnız bırakmayan Kiraz ile yaşamaya başlar ve çiğ köfte yapıp satmaya başlar…


Zirveden düşüşün, feodalizmin sonunun anlatıldığı film aslında fütursuzca yönetime de bir örnektir…


Saraylar, eskortlar, hizmetçiler, yazlık-kışlık konutlar, lüks ve şatafat içinde yaşam güzel de o yoğurdun bolluğu nerede?


Yok…


O satılık, bu satılık derken satacak bir şey kalmayacak yakında…


O yüzden CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın Katar yatırımları ya da satışları değerlendirmesi çok yerinde:  Oldu olacak Türkiye'nin tapusunu da Katar'ın üstüne yapın…


İstifa ile kurtulamayacak bir yerdeyiz. Bu gidişin düzelmesi kolay değil. Bir erken seçim olsa ve muhalefet iktidar olsa da en az 5-10 yıl gerekli toparlanmak için…


O yüzden şimdiden ciddi bir ekonomi planlaması gerekli…


Biz sıfırdan fabrikalar kurmuş, ülkemizi demir ağlarla örmüş bir milletiz. Yine yaparız, inanıyorum ama içinde bulunduğumuz dar boğazdan, mali ve siyasi krizden, demokrasi ve özgürlüklerdeki kara tablodan çıkmalıyız…


Sandıkla kaybedilen demokrasi temin edilmeli. Önce demokrasiyi düzeltmeliyiz ki sonra ekonomi düzelsin...


Güven vermeliyiz hem halkımıza hem yabancıya. Kendi kaynaklarımıza güvenmeli ve üretime geçmeliyiz…


Satmak kolay!