Asgari ücret, net 2 bin 835 Lira olarak belirlendi. Kimi sendikalar ‘sadaka’ dedi, kimi sendikalar ise açlık sınırının bile altında bir rakam olduğuna dikkat çekti ama kim ne dediyse desin sonuç değişmedi…


Her zamanki gibi kimine göre tiyatro olan o toplantılar sonucu çıkan asgari ücret ne patrona ne işçiye yaradı. Vergi adaletsizliği, enflasyon rakamlarıyla yaşanan zamların örtüşmemesi sonucu açlık sınırına mahkum edilen emekçi de haklı, vergi, harç ve zamlar karşısında ayakta durma mücadelesi veren patron da…


Ve pandemi günlerinde herkes haklı. Devlet tarafından verilen destekler yeterli değilken ama fazlası da verilmiyorken, asgari ücrette doğrusu yüksek bir artış beklemiyorduk. Açlık sınırının altında, insanlık onuruna yakışmayan bir ücret mi, kesinlikle öyle…


Ama maalesef emekçilerin büyük çoğunluğunun geçinmek zorunda kaldığı asgari ücret yıllardır böyle ve giderek dibe yaklaşıyor…


Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ise duruma çok pozitif bakıyor, elbette. “Geçen yıla göre net asgari ücret 500 Lira artmış, yüzde 21,56 oranında yükselmiş oldu" diyor…


2002’de 184 Lira olan net asgari ücreti 2020’de 2 bin 324 Lira 71 Kuruş’a ulaştırdıklarını kendilerince gururla söylüyor da alım gücündeki değişimden bahsetmiyor, elbette…


Nasıl bahsetsin…


Et, süt, yumurta, temel gıdalar, ulaşım vs…


Herkes haklı ama haklılar, güçlü olmadıkça zor. Misal emekçiler açlık ve sefalete mahkum edildi diyoruz. Ama param parça emek güçleri. Biri kulağından, biri burnundan çekiştiriyor. Ve maalesef bu sene de kısmetsizlik, pandemiden açtı kapıyı…


Bir zamanlar yapılan simit-çay hesabı aklıma geldi. Şimdilerde de yapsak iyi olur. Ama üzgünüm ki o simit-çay hesabına denk gelmez, bu ücret…


Görünen köy klavuz istemez. Bu kış da önümüzdeki yıl da zor geçecek. Toparlanmak kolay olmayacak. Emekçinin de işverenin de yükü fazla. İşverenin de emekçinin de ayakta kalacağı, üretimde olacağı bir dönem diliyorum herkese…


Emekçi bir işveren olarak iki pencereden de bakıyorum…


Bir tarafta faturaları yetiştiremeyen emekçiler…


Bir tarafta borç yükünden yere çökmüş, yükü taşıyamayan işveren…


Herkes o milyonluk borçlarına çizik atılanlar kadar şanslı değil…


Pandemide kapalı işyerinin vergisinin ödenmesi istenen memleketimde, kapalı kafeden harç isteyen memleketimde maalesef servet sıralamasında zirveye oturanlardan borç siliniyor…


‘Adaletin bu mu dünya’ diyorsunuz ve haklısınız…


Ama yanlış yerde diyorsunuz…


Sandıkta diyeceksiniz bunları…


Hadi kalın sağlıcakla…