Babalar ve anneler hayattayken daha güçlüdür aileler. Ne zaman ki biri eksildi, kolunuz,
kanadınız kırılır. Ve hangisi olursa olsun kaybedilen yeri doldurulamaz,
boşluğu hiç kapanmaz, acısı hiç bitmez…
Biz de kaybettiğimiz babamız oldu. Henüz 71’inde, adam gibi adamdı benim babam. 24 Saate sığmayan
çalışkanlığıyla ömrünün en güzel yıllarını, ailesine güzel bir gelecek
hazırlamak için harcamıştı…
Çok hırpalamıştı kendini, evlatlarının kimseye muhtaç olmaması
adına…
Genç yaşta babasız kalıp, 6 kardeşine babalık yapan o güzel
adam, erken yaşlarda patron oldu, müteahhit oldu. Eli hep garibanın üstündeydi…
Sağ eliyle verdiğini,
sol eline göstermedi…
Dürüstlük ve onurun paha biçilmezliğini öğretti bizlere…
Atatürk ve Cumhuriyet
sevdasını aşıladı. Ve öyle güzel bir miras bıraktı ki ardında. Herkes ‘Allah
razı olsun’ dedi…
Evet, babamı kaybettiğimiz 26 Mart’tan, sonsuzluğa
uğurladığımız 27 Mart’tan bu yana içimizdeki acısı ve özlemi gün gün büyüdü…
Onsuz ilk bayramın
ardından, onsuz ilk Babalar Günü’nü geçirdik. Kısmette elini değil, toprağını
öpmek varmış…
Ne diyeyim toprağın ışık olsun babam. Biliyorum ki senin o
güzel yüreğinle ardındaki bıraktığın hatıralar hiç unutulmayacak…
Seni unutmayacağız…
Unutturmayacağız
babam…
Allah senden razı olsun…
Hayattayken kıymetini bilmeniz dileğiyle tüm babalarımızın
Babalar Günü’nü kutluyorum. Sonsuzluğa uğurladığımız tüm babalarımızın
mekanlarının cennet olmasını diliyorum…
“Allahım! .. İşte bugün,
Şu zavallı ömrümün
En matemli bir günü.
Elim böğrümde kaldım,
Ben bugün haber aldım:
Babamın öldüğünü.
Bitti hayatın tadı,
Bu haber bırakmadı,
Dudağımda tebessüm.
Kalbim oyuldu yer yer,
Aman Yarabbi, meğer
Ne acıklı imiş ölüm”
Sabahattin Ali…