8 Kasım Dünya Şehircilik Günü dolayısıyla açıklama yapan Şehir
Plancıları Odası (ŞPO) Antalya Şube Başkanı Ebru Manavoğlu, genel merkez
tarafından üniversite iş birliğiyle hayata geçirilen Dünya Şehircilik Günü
Kollokyumu’nun temasının kriz olduğunu belirtti. ŞPO Şube Başkanı Manavoğlu,
koronovirüs tedbirleri kapsamında kollokyumun online gerçekleştirileceğini
söyledi.
Dünyada 1949’dan, ülkemizde 1976 yılından beri her yıl 8
Kasım gününün Dünya Şehircilik günü olarak kutlandığını belirten ŞPO Şube
Başkanı Manavoğlu, “8 Kasım Dünya Şehircilik Günü sembolik bir anlam taşıyan,
yaşanabilir bir toplum yaratmak için şehirciliğin önemini anımsatan ve öne çıkarmaya
yardım eden bir gündür. Bu bilinçle, bizler Şehir Plancıları Odası Antalya
Şubesi olarak her yıl 8 Kasım haftası düzenlediğimiz çeşitli etkinliklerle ve genel
merkez tarafından üniversite iş birliğiyle hayata geçirilen Dünya Şehircilik
Günü Kollokyumuyla şehirciliğin sorunlarını bilimsel ve akademik olarak
tartışmaya açıyor ve çözüm yolları arıyoruz.
Bu sene gerçekleştirilecek olan 44. Dünya Şehircilik Günü Kollokyumu’nun
teması kriz olarak belirlenmiştir” dedi.
“EN ÖNEMLİ ARAÇ MEKAN VE PLANLAMA”
ŞPO Şube Yönetimi adına yapılan açıklamada son dönemde
yaşanan sorunlara da dikkat çekilerek şöyle denildi: “Son günlerde yaşadığımız
kentsel sorunlar birbirini sürekli takip eden ve besleyerek büyüyen krizlere
dayanmaktadır. Özellikle doğal afetlerin kentlerimiz üzerindeki yıkıcı etkisi
ve iklim değişikliğinin yansımaları, kamusal alanların yapılaşmaya açılması ve
yoğunluk arttırıcı plan değişiklikleriyle sosyal ve donatı alanları bakımından
yetersiz yerleşimler oluşturulması, popülist kararlarla sağlıksız yerleşimlerin
yasallaştırılması, açık yeşil alanlar ve tarım alanları üzerindeki yapılaşma
baskısı ve bir yandan pandemi koşullarında kentsel mekanda yaşadığımız ulaşım,
kamusal alan ve kentsel yoğunluk sorunları kentlerimizde bizi birçok krizle baş
başa bırakmıştır. İklim değişikliği, ekonomik krizler, gıda krizi, ekolojik
kriz, eğitim krizi, kamusal hizmet krizi ve kentlerimizde yaşanan daha pekçok
gerçeğin altını çizerek kentlerimizi ve gündelik yaşamımızı sağlıklı, güvenli
müreffeh ve eşitlikçi biçimde planlama hedefinin önemini ve tüm bu krizlerin
yoğunlaşarak çoğalmasına olanak veren mekanın aynı zamanda bu sorunları çözmek
adına planlamanın en önemli araçlardan biri olduğunu bir kez daha hatırlatmak
gerekmektedir.”
“DÖNÜŞÜM DEVAM
EDİYOR”
“Yaşadığımız İzmir depremi kent planlamasının önemini bir
kez daha gözler önüne sermiştir. Şehir plancılığı birçok meslek farklı uzmanlık
dalı ile birlikte çalışan disiplinlerarası bir meslek dalıdır. Planlama
çalışmalarında etütlerin, analizlerin ve sentezlerin büyük bir önemi vardır.
Jeolojik etütler, korunması gereken alanlar, toprak özellikleri, toplumun
sosyal ve kültürel yapısı ekonomik kalkınma ihtiyaçları gibi birçok kriter
ancak ve ancak planlama bilimi ile birlikte bir bütün haline getirilebilir. Bu
nedenle halk sağlığı için toplumcu ve kamucu bir kent planlama yaklaşımı tesis
edilmelidir. Günümüzde dünyadaki insanların yarısından fazlası şehirlerde
yaşamaktadır. Tarih boyunca görülen afetler ve salgınlar; genel olarak oluş
zamanı, süresi, büyüklüğü ve şiddeti bakımından baştan kesin olarak
bilinemeyen, kestirilemeyen olgulardır. Bu süreçte en çok kayıpların ortaya
çıktığı yerler, kentsel yerleşim mekanları ve yapılaşmış alanlardır. Türkiye
nüfusunun % 92,8’i il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır. Antalya Türkiye’deki kentleşme sürecinden en
fazla etkilenen kentlerimiz arasındadır. Nüfus artışı, göç, turizm sektöründeki
yatırımlar, ekonomik faaliyetlerdeki çeşitlilik ve uzmanlaşma, yaşam
koşullarındaki değişiklikler, arazi değerlerindeki artışla değişen talep ve
isteklerle birlikte kent sosyal, ekonomik, fiziksel anlamda değişim ve dönüşüm
geçirmiştir ve geçirmeye devam etmektedir. Bu süreçte kent mekansal olarak
yayılmakta, kentsel alan kullanımları farklılaşmakta, tarım alanları hızla
kentsel alana dönüşmekte, açık ve yeşil alanlar, kıyılar yapılaşma baskısı
altında kalmakta, ulaşım ve çevre sorunları baş göstermektedir.”
“EŞİTSİZLİKLERİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ”
“Antalya kenti için daha yaşanabilir, sağlıklı ve güvenli
çevreler oluşturmak için doğal varlıkların/ekosistemlerin tahribatının önüne
geçilmesi; rant odaklı yapılaşmanın teşvik edilmemesi, ulaşım sorununun
giderilmesi, enerji ve su kaynakları sorunlarının giderilmesi, büyüme
taleplerinin ve yatırımların doğurduğu
sosyo-mekansal eşitsizliklerin önüne geçilmesi; kentsel altyapı, konut ve arazi
kullanımı politikalarının eşitlikçi bir yaklaşımla ele alınması, kentimizin
kent kimliğini sürdüren doğa ile uyumlu engelsiz bir biçimde planlanması,
toplumun tüm kesiminin kentsel hizmetlere erişilebilirliğinin ve sosyal donatı
standartlarının arttırılmasının sağlanması, şeffaf kentsel yönetişim
politikalarının izlenmesi gerekmektedir. Yeni üretim teknolojileri, kentsel
bilgi sistemleriyle, hızlı iletişim olanakları ve araçları, kentlerin hızla
değişen süreçlere adaptasyonunu gerekli kılmakta, yaşam kalitesinin artmasında
önemli koşullardan birisi olmaktadır.”
“SORGULAMAYA DAVET EDİYORUZ”
“Antalya sahip olduğu doğal potansiyeli, kıyıları,
falezleri, dağları, denizi, milli parkları, orman alanları, kültürel
çeşitliliği, tarihi yerleşim alanları, turizm potansiyeli, iklimi ile dünyanın
en güzel yerlerinden birisidir. Antalya ekonomik, sosyal, fiziksel kalkınmasını
kalıcı hale getirmek, doğal potansiyeli yüksek öz değerlerini sürdürmek, bir
tarım ve turizm kenti olmanın yanında kültür kenti olmak yolunda, kent
kimliğini yaşatmak için kentsel planlama stratejileri ve politikalarını
bilimsel, katılımcı ve bütünsel anlamda oluşturmalı ve planlama çalışmalarına
aktarmalıdır. 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü’nü ülkemizin her köşesinde
Antalya’da başlamak üzere iyi şehircilik örnekleriyle ve tasarımlarıyla, kentte
yaşayan herkesin katılımıyla, etkinliklerle, kentlerimizi ve sorunlarının
tartışıldığı kentimizin her
köşesini bir etkinlik alanı, diyalog ortamını
gerçekleştirecek şehirlerimizin gün, kentlilerimizin günü olması yolunda
adımların atılmasına, kentlerimiz hakkında düşünmeye, muhakeme etmeye ve
sorgulamaya davet ediyoruz. Bugün sorumluları uyarma ve toplumun bilinç içinde
planlamaya etkin bir biçimde katılmaları için çağrıdır. Kentlerde yaşayan
herkesin ve her kesimin, yaşam ortamlarındaki sorunlarla ilgilenmelerinin
tartışmalarının, kentsel yaşam haklarının bir gereği olarak hissetmesi gereken
bir sorumluluk alanı olduğunu hatırlatırız…”
Nizamettin ÖZMEN
Editör: TE Bilisim