Ülke tarihinin en büyük yangın felaketini yaşayan Manavgat'ta evi, ahırı, ağılı ve kümesleri yanan vatandaşların artık dudaklarında söz, yüreklerinde sabır kalmadı.

Manavgat yangınında 1500'e yakın ev kullanılmaz hale gelirken, 750 dönüm alanın yanı sıra 28 bin dekar tarım alanı da maalesef yandı bitti, kül oldu.

Felaketi daha iyi anlayabilmek için Manavgat Ziraat Odası Başkanı Rasim Metin'in verdiği bilgi tarihsel bir belge niteliğinde.

Rasim Metin 500 bin civarında zeytin ağacının yandığını söylerken, ilçenin zeytin ve zeytinyağından zararının 100 milyon TL olduğunu haykırıyor.

Ahval ve şeriaat böylesine vahim bir durumda iken vatandaş devletin şefkatli elini uzatmasını beklerken, devletin hala bir arpa boyu yol almamış olması vatandaşı öfkelendiriyor.

AFAD, İçişleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sacayagından neyin nasıl yapılacağı konusunda doyurucu bir açıklama gelmeyeince vatandaş, korkularını bir yana atarak yangın sonrası yaşadıklarını ve kendilerine verilen sözlerin tutulmamasını uzatılan mikrofonlara çekinmeden anlatıyor.

Kanal Manavgat Televizyonu her gün dört-beş mahalleye giderek vatandaşın tepkilerini ekranlarına taşıyor, sorunu gündemden düşürmüyor.

Kanal Manavgat'ın bu röportajlarında; "yok, bu kadarı da olmaz. Acılı insanlara bu yapılmaz" dedğimiz öyle anlatımlarla karşılaşıyoruz ki, şayet yitirmemişsek insanlığımızdan utanıyoruz.

Bucakşeyhler Mahallesi'nde evi yanan Mehmet Ali Ünal anlatıyor:

" Evim 5 katlıydı. Sadece birinci kat yangından zarar gördü. Tadilatı yapılabilir, binayı kurtarabilirdim. Yetkililer geldi, yıkılacak diye çarpı işareti koydular. Ve bir sabah bizlere haber vermeye bile tenezzül etmeden evimi yıktılar. Binanın temelinde tonlarca demir vardı. Moloz yığınlarını burada bırakarak demirleri alıp gittiler. Sadece benim değil yıktıkları her evde para edecek ne varsa alıp götürdüler. Sonra önüme AFAD'ın boş senet sözleşmesini koydular, imzalamadım. İmzalarsan sana tek kat ev yaparız, dediler. Benim 30 yıllık emeğim, 5 katlı binam gitmiş şimdi ne olacak?

Antalya'da 25 yıl sendikacılık iki dönemde AP il başkanlığı yapan Hasbi Ünal'da yangında büyük zarar görenlerden biri.

Hasbi Ünal anlatıyor:

"Besihanem, çiftlğim yandı. AKP'li bakanlar, milletvekilleri, Kepez belediye başkanı Hakan Tütüncü geldi. Sen hiç merak etme devletimiz en iyisini yapacak. Yaralarınızı saracak dediler. Geliş o geliş bir daha yüzlerini görmedik. Sonra kaymakam bizi çağırdı, dediki; "Hasbi bey sizin besihane ticari alan o yüzden ne devlet yardımı alabilirsiniz ne de yanan yerleri yeniden yapabiliriz." Ama benimle aynı koşulları paylaşan başka mahallelerde ki yanan yerler yapıldı. Hatta AKP'li vekiller bu yerleri sosyal medyadan paylaşarak, fotoğraf verdiler. Vatandaşın üzerinde algı yarattılar. Acının çifte standartı olur mu?"

İsimleri Ayşe, Fatma, Mehmet, Ali, Ramazan hiç fark etmiyor. Hepsinin sorunu aynı. Dertleri, acıları, çaresizlikleri ve konuştukları dil ortak.

Birçoğu AFAD'ın boş senetlerine imza atmadı. AFAD'ın verdiği süre 14 Ekim'de bitiyor.

Peki 14 Ekim'den sonra ne olacak?

Önümüz kış insanlar evsiz. Evlerinin yapılacağına dair zerre kadar umutları yok.

Manavgat Belediyesi kısıtlı bütçesine rağmen başkan Şükrü Sözen önderliğinde gönüllülerle birlikte yanan ahır, ağıl ve kümeslerin yerlerine yenilerini inşa ederken, aynı zamanda da yanan binaların tadilatını gerçekleştiriyor.

Manavgat Belediyesinin gündüzünü gecesine katarak, mesai kavramı olmadan gösterdiği bu çaba mağdur vatandaşların yüreğine az da olsa su serperken konunun asıl muhataplarının ortalıkta görünmemeleri siyasetin bir cilvesi olsa gerek.

İktidar partisinin halka reva gördüğü siyaset 'AK' değil, bilakis siyasetin 'KARA' yüzüdür.