Üniversite kayıtlarının başlamasıyla birlikte öğrencileri barınma telaşı sardı, birçok öğrenci kira fiyatlarından ve yurt bulamamaktan ya okulu bıraktı ya da sokakta kaldı. Antalya’da ev kirası ve yurt fiyatları yapılan zamlar öğrencilerin tepkisine neden oldu.
Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Genel Başkanı Dr. Gencay Serter, “Barınma bir hak olarak tanımlanmadığı
sürece de bu sorunun kalıcı olarak çözülmesi mümkün değil” diyerek sorunun AKP
iktidarının süreci kötü yönetmesiyle sınırlı bir sorun olmadığına dikkat çekti.
BOŞ KONUT ÇOK AMA KALACAK YER YOK!
Dr. Serter sorularımızı şöyle
yanıtladı:
Öğrencilerin
günlerdir sokaklarda kaldıkları ve yurt sorununun ayyuka çıktığı süreç nasıl
engellenebilir?
“En temelde bu konu bir barınma sorunu. Şehir Plancıları Odası olarak biz barınmayı temel insan hakkı olarak görüyoruz. Ancak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de esasen temel hak olarak görülen ne varsa piyasalaştırılmış vaziyette. Kapitalizm bizim hayal edemeyeceğimiz, olamaz dediğimiz her şeyi yapıyor ve sınırlandırılamaz, mülkiyet altına alınamaz dediğimiz ne varsa hepsini paraya çeviriyor. Bizlerin bu gidişat karşısında geniş kitleler olarak yapmamız gereken tam da bu “kutsal” mülkiyet ağıyla örülmüş düzende kar sağlama aracına dönüştürülmüş ne varsa her şeyin esasen zaten bizlerin olduğunun farkına varmak. Dolayısıyla toplumsal düzeni kurmak ve insanca yaşam koşullarını yaratmak konusunda görevli olan devlet tarafından bu temel hakla ilgili uygun ödeme koşullarının acil olarak düzenlenmesi ve denetlenmesi gerekiyor.
Öğrencilerin eğitim hayatları boyunca
barınma haklarına sahip oldukları gerçeğinden hareketle bu haklarını
karşılayacakları mekânların öğrencilere sunulması bir sosyal devletten beklenen
öncelikli husustur. Bu sorunun kalıcı çözümü noktasında ya devletin doğrudan
hizmet sunucu olarak öğrencilere özel barınma mekânları üretmesi ya da yüksek
fiyatlı kira ve yurt ücretlerini tüm öğrenciler için sübvanse etmesi yoluyla
çözüme kavuşturması gerekmektedir. İvedilikle yapılması gereken ise barınma
sorunu yaşayan öğrenciler için kamu misafirhanelerinin, lojmanların, sosyal tesislerin,
ilgili idareler aracılığıyla öğrenciler için kullanıma sokulmasıdır. Ayrıca
özellikle büyük kentlerde bulunan boş konut stoklarının denetimli ücretlerle
kullanıma sokulması diğer kısa vadeli önerimizdir.”
‘HEM YEREL HEM MERKEZİ İKTİDAR SORUMLU’
Hangi yöneticiler hangi
sorumluluklarını yerine getiremedi?
“Bu süreçten hem merkezi hem de yerel idareler sorumludur. İnşaat sektörünün gelişimi için ağırlıklı olarak büyük projeler ve lüks konutlar anlamında üst gelir grubuna yönelik projeleri önceleyen siyasi iktidar birincil derecede sorumludur. Yine her ile bir üniversite gibi hiçbir ihtiyaç analizine dayanmadan, ucuz bir popülizm neticesinde ortaya konulan politikanın üreticisi ve uygulayıcısı olarak merkezi idare sorumluluğa ortaktır.
Bununla birlikte yönettikleri şehirlerde iktisadi, idari, sosyal,
kültürel vb farklı gelişmelerin sonuçlarını göremeyen, özellikle pandemi süreci
ve sonrasında bambaşka yaşam koşullarının ve ihtiyaçların oluşacağı gerçeğini
kestiremeyen, yeni yaşam koşullarının kendini dayattığı noktada bu sürece
yönelik gerekli hazırlıkları yapmayan yerel yönetimler sorumludur. Çünkü
pandemi süreci sonrasında barınma olanaklarının zorlaşacağı, düşen gelirler ve
yüksek enflasyonla bu durumun geniş kitleler için baş edilemez bir hale
varacağı ortadayken; yerel yönetimler gerekli önlemleri almamış ve herhangi bir
hazırlık yapmamışlardır.
‘DEVLETİN BOŞLUĞUNU TARİKATLAR DOLDURUYOR’
Şehir plancıları bir konut sorunu
olduğunu mu söylüyor? Konut sorunu yoksa öğrenciler neden sokaklarda ya da
çeşitli tarikatların yurtlarında kalmak zorunda kalıyor?
“Evet bir sorun var. Ve bu sorunun adı barınma sorunu. Barınma bir hak olarak tanımlanmadığı sürece de bu sorunun kalıcı olarak çözülmesi mümkün değil. Sağlık ya da eğitim-öğretim gibi barınma da en temel de hak olarak tanımlanması gereken bir alan. 20 senedir yönetme yetkisini elinde bulunduran iktidarın ideolojisiyle örtüşür ve bu ideolojiyi besler biçimde bu alanların hepsinde yaratılan boşluğun belirli bir bölümü de cemaat, tarikat ve benzeri dernekler, vakıflar eliyle doldurulmuş durumda.
Yani geçmişte ağır aksakta olsa belirli
bir işlevselliği bulunan sosyal devletin çöküşüyle birlikte bu alan çeşitli
tarikat, cemaat ve derneklerle doldurulmuş vaziyette. Kent bugün alt ve orta
gelir grubunun kent mekânından kovulduğu varsıl kesimlerin yoksulları adeta bir
meydan savaşındaymışçasına sürdüğü bir alan haline gelmiş durumda. Yani bir
yerde bir konutun veya yurdun olması yeterli değil. Malın markette reyonda
dizili olması o malla ilgili bir sorun olmadığını göstermiyor. O malın elde
edilebilmesi için sizin cebinizde de yeterli paranın olması ve sunulan malın
sizin ihtiyaçlarınızı karşılayacak nitelikte olması gerekiyor.”
Özgür Cem Boynueğri