“Abi bu akşam saat 9’a 5 kala Attalos
Heykeli önünde buluşuyoruz. Gelirsin değil mi?” dedi Burak kardeşim telefonda.
“Aynen” dedim.
Sahi o anda ner’deydim, ne yapıyordum?
Unuttum.
Bu arada epeydir görmediğim Süleyman
Bulut’u arayıp “Saat 9’da Attalos’un önünde buluşalım mı?” dedim. “Geliyorum”
dedi.
Kalekapısı’ndan her geçişimde, en azından
selam vermek için uğradığım meşhuuurrr 18 Poğaçası dükkanına girdim. Kendim
küçük bi’şey atıştırdım, Süleyman için de bir dilim Şam Tatlısı, birkaç ta un
kurabiyesi aldım. Hani olur da bi yerde oturup çay kahve içersek yanında
yuvarlamak için.
Her zaman ki gibi vakti saatinde buluştuk.
O geldiğinde ben Attalos’un bacak arasından Saat Kulesi ve Paşa Camii fotoğrafı
çekiyordum.
Biraz lafladık. Bizim ekip sokak müzisyenleriyle
birlikte İzmir Marşı, 10. Yıl Marşı, Çanakkale Türküsü söylerken ben de işimi
yapıyorum. Biraz sonra Kapalıyol’a hareket ettik. Oradan Üçkapılar, Kaleiçi,
Karaalioğlu Parkı derken iş bitti.
Tabanlarım yanıyor, eve taksi ile
geçiyorum. Akşam ilaçlarımı içmeyi unuttuğumu, buna neden olanın ise Burak’ın
araması ile “işe odaklanmak” olduğunu anımsıyorum. Bi’şeyler atıştırıyorum,
ayağıma sıcak su ve buz masajı yapıyorum ama sabah uyandığımda, ilaçları almayı
gene unuttuğumu fark ediyorum.
Sadece o mu?
Salondan odaya nasıl geçtiğimi de
unutmuşum.
Sabah ilk işim duş. Ardından mutfağa
geçtiğimde eşimin ben uyuduktan sonra eve geldiğini fark ediyorum. Ama yanımda
yok.
“Geldi, bunları bırakıp annesine sahura
gitti” diyorum. Kapının arkasında anahtar var. “Eyvah, anahtarı unutmuş” modu.
Bu arada çıkma vakti. Çantamı düzenliyorum. Aha o da ne?
Akşam Süleyman için aldığım tatlı ve
kurabiye çantada. Süleyman’a vermeyi unuttuğumu anımsıyorum. Dahası; Süleyman’ı
buluştuğumuz yerde unuttuğumu da anca hatırlıyorum.
Bitti mi? Hayır….
Evden çıkacağım, kapının ardından anahtarı
alırken kapının kilitli olduğunu fark ediyorum.
Bu kez Özüm ve İlkem’in boş olan odalarına bakıyorum. Yok.
O saatte arayıp sormak var ama yaz mevsimi
oruç tutmanın, sahurla kısa geceyi bölmenin zorluğunu biliyorum. Zamana
bırakıyorum. Süleyman’ı arayıp özür diliyorum.
Daha sonra anahtar mevzuu açığa çıkıyor.
Eşim gece gelmiş, çıkarken de anahtarı kapının ardına takıp kendi anahtarı ile
dışardan kilitlemiş. “Uyandırmaya kıyamadım” dedi.
Bu açıklama yeter zaten.
Bunu niye anlattım. O malum kazadan sonra
taşlar yerine oturmadı. Şirazem kaydı, sabırla bekliyor, normalleşmek için çaba
sarfediyorum.
Bu arada seni de, onu da, ötekini de
unutabilirim de kendimi bi’yerde unutmaktan korkuyorum.