Türkiye’nin en beğendiğim kadın seslerinden biridir Aşkın
Nur Yengi. Ayrıca duruşu ile de beğendiğim bir kişilik. Henüz 19
yaşındaydı, “Sevgiliye” albümü ile
kasırga estirmişti piyasada. Antalya konseri sırasında kulis söyleşisi yapmış, ayrıca
hayata, sanata dair hedeflerini konuşma şansımız olmuştu. Yıllar sonra virt v
programında “Nostalji albümü yapmayacak mısın?” diye sordular.
“Ben henüz 20 yıldır piyasadayım. Neyin nostaljisi olacak
bu?” dediğinde kopmuştum. Aşkın’ın deyimi ile “daha dünkü çocuklar” nostalji
albümü yaparken. Yok, “bayan nostalji” dediğimiz hanfendi kapsama alanımızın
dışında.
Şimdi tam da “erken nostalji” durumundayız. Eskiden
Antalya’da yaşayıp, Konyaaltı sahiline oba kurmayan herif, evde bile makbul
değildi. Malum şimdi yayla modası başladı. Dağlar taşlar mantar tarlası gibi.
Nasıldı o? “parsel parsel satıldı.” Bugün bir kamu kurumunda sabit maaşla
çalışan ailenin yaylada evi yoksa durum vahim. Sanayideki esnaf geri kalır mı
“hayır” tabii ki.
Yoğun sıcak, yapış yapış bir Antalya sıcağında dört
kafadar “bi yayla kaçamağı yapalım” dedik ve düştük yola. Başka, uzak hedefler
vardı ama vazgeçtik. İlk hedefimiz Akmuğar. Bilmeyenler için nokta atışı:
Söbüce ile Burdur Kemer arasında bir muğar (siz “pınar” diye bilirsinizdir
belki) başı.
Önce Söbüce’den başlayalım. 1994 seçimlerinde Kepez
Belediye Başkanı olan İsa Akdemir’in gündeme getirdiği dağların arasında
yemyeşil, oval bir yer. O zamanlar burada ciddi anlamda “mülkiyet” kavgası
olduğunu, silahlı çatışmalar yaşandığını hatırlarım. Korkuteli- Tefenni
yolunda, Taşkesik’in yukarısında.
O zamanlar belediye gazetecileri de götürürdü hafta
sonları. Ben hiç gitmemişim. İlk kez göreceğim, Çomaklı’da Cuma Namazı molası
veriyoruz. Ardından her tepenin ardında Söbüce arayarak epey bi gidiyoruz. Ben
Özgür’ün arabasındayım. Aydınay da Turan’ın. Arada durup fotoğraf çekiyorum,
Turan “acıktım, acele edelim” modunda. Tam Yaylaya gireceğiz, o da ne
Büyükşehir Belediyesi asfalt ekibi çalışıyor. Turan’ın arabası henüz 2 aylık.
İster istemez sorguluyor insan. Hadi 1995’lerde zordu,
2013 yılından beri Büyükşehir Belediyesi’nin kırsal hizmetlerinden sorumlu
kişisi olan İsa Akdemir 2018’e kadar niye bekledi?
Ama derdim siyaset değil, buradan Akdemir’i eleştirmek te
değil. Olsun, Antalya’nın içindeki duraklar dökülürken Dağ köylerine, toplu
taşıma aracı gitmeyen (Köy Dolmuşu değil) yerlere durak dikilmiş te olabilir.
“Hizmette seçicilik” diye bi kavram vardır belki.
Söbüce çıkışında, Akmuğar yoluna dönecekken güncel
gerçekle yüzleşiyoruz. “Bu çeşmenin suyu çok azalmış” diyor Özgür. Birazdan
tepenin üzerinde karşı yamaçların fotoğrafını çekiyorum. Yamacın ortasında bir
yeşil kuşak. “Buradan su inerdi” diyor Özgür.
Akmuğar’a vardığımızda, “susuzluk” gerçeği artık tüm
çıplaklığı ile karşımızda. Burada Kemer Belediyesi tarafından oluşturulan
soyunma kabinleri, tuvalet ve 3 ayrı havuz var. Erkekler, kadınlar, çocuklar.
Ama boş. Pınardan çıkan su eşek sidiğinden az hallice.
Yıllardır yaz mevsimin en az 1 ayını burada geçiren Turan
elleriyle diktiği ağaçların, keçilere yedirilmiş olmasına üzülüyor. Ama bir
yandan da çadırları kuruyoruz. Bu arada ben tabii ki fotoğraf çekme
derdindeyim, kaytarıyorum.
Bişeyler atıştırıyoruz, akşam közde çay, mısır filan
derken erken yatıyoruz. Oksijen çarptı zahir. Sabah erken kalkıyoruz,
kahvaltıda melemen fantazisi var. Hem bölgenin geniş fotoğrafını çekmek, hem de
varsa menemen için kekik toplamak amacıyla dağa tırmanıyorum. Tek kazancım
karşı yamaçtaki sürü ve çobanı izlemek.