Takvimler 1990’lı yılların başı. Bülent Eyilik Çukurova Elektrik, Kula Mensucat derken Yeni İleri Gazetesi’ni de satın almış. Gazetenin önceki sahibi Menderes Türel yönetiyor Yeni İleri’yi. Eyilik, Atatürk Parkı’nın “dibinde” bir bina yapmaya başlıyor, dönemin Antalya Belediye Başkanı Hasan Subaşı buna karşı çıkıyor.

Buraya kadar yazdıklarımızın içinde yanlış olabilir. Varsa özür dileriz. Çünkü bu tür alengirli işlere uzaktan bakarım. Ben içinde olduğum tarafın altına imza atarım.

Esentepe, yani Mazıdağı’nın yamacı. Mahallenin çocukları kırık dökük park ünitelerin üzerinde oynamaya devam ediyordu. Fotoğraflar çok güzel oldu.

 Park Bahçeler Müdürü Öner abiyi arayıp olayı öğrendim, hatta tapu örneği ve mahkeme kararı örneğini de verdi bana. 1989 seçimlerinden önce Metin Kasapoğlu döneminde mahalleye bir park yaparlar. Seçim biter, 2 yıl kadar sonra belediyenin önünde bir mahkeme kararı. “Park, vatandaşın tapulu malı üzerine yapılmıştır. Yıkılmasına.”

O arazinin az ötesindeki bir alana daha donanımlı bir oyun parkı yapar belediye. Arsadaki demirden yapılmış salıncak ve kaydıraklar sökülür, ama sökülen üniteler orda kalır.

İşte ben bu haberi yazdığım günlerde; rivayete göre, park yanındaki imar sorunu yüzünden ters düşülen Subaşı ile savaş başlamıştır. Hergün sürmanşet Subaşı’yı hedefe koyan bir haber. Bizim masum park haberi de burada yerini alır. Belediye çocukların parkını sökmüştür.

Hasan Subaşı, 10 gün süren furyanın sonunda yargıya gitme kararı alır. Masasında 10 gazete ile, makamında bir basın toplantısı düzenler. Her manşetin kendi tarafından açıklamasını yapar. Benim habere ise güler. Çünkü haberin içinde belediye “hatadan döndüğü için” övülmektedir.

Açıklamasını bir fıkra ile bitirir.

New York Belediye Başkanı ne yapsa muhalif gazetecilere yaranamaz. En son der ki “Ben denizin üstünde yürüyeceğim.” Dediğini de yapar. Ama ertesi gün manşet “Başkan yüzme bilmiyor” şeklindedir.

Aradan 26 yıl geçti. Geçtiğimiz hafta KONYSİAD’ın Salı Buluşmaları’nda konuk Menderes Türel. Konyaaltı, Boğaçayı gibi projelerinden söz ederken “Ağzımla kuş tutsam ‘Başkan hayvan katliamı yaptı’ diyecekler var” dedi.

Ardından da fıkra anlattı. “Yerli ve Milli” düşünce kapsamında “New York” yerine “İstanbul” demeyi tercih etti. Ama oradaki “iç deniz” ile İstanbul’un akıntılı boğazında yürümek arasındaki fark bende sırıttı. (Başkan denizin üstünde yürür, inanalım da o iş boğazda zor be abi.) Dün attığı manşetlerle dönemin belediye başkanı tarafından fıkra ile eleştirilen gazeteci, bugün belediye başkanı olarak aynı fıkrayla örnekliyordu durumu. Hem de aynı koltuğun halef- selefi. Tekrarlar sıkar beni.