Kepez Belediyesi eski Başkanı Mehmet Atay, birkaç yıldır,
eşinin memuriyeti nedeniyle Gaziantep’te yaşıyor. Geçenlerde Antalya’ya
geldiğinde çarpıcı bir izlenim aktarmıştı.
Suriye’den gelen birçok göçmen ailenin Türkiye’nin
desteği ile burada yaşarken; vakti gelince memleketine gidip ekinlerini
ektiğini, yine vakti gelince gidip hasat yapıp tekrar ülkemize döndüğünü
anlatmıştı. Bunun sadece ekin değil, başta zeytin olmak üzere diğer ürünlerde
de aynı olduğunu anlatmıştı.
Şimdi biz buradan bakınca, “ekmek elden, su gölden
yaşıyorlar” diyoruz. Oysa ne hayatlar dağılmıştır, ne ocaklar sönmüştür. Ne
çocuklar yollarda ölümden kaçarken ölüme yürümüştür.
Ben Yörük kültüründen geliyorum. Ama büyük dedem Hasan
Hüseyin Özmen Beyşehir Çetmi ile Manavgat Taşağıl arasındaki gel- git yaşamı
bırakmış, yerleşik düzene geçmiş. Yerleşik Yörüklere de “manav” dendiğini
biliyorsunuz değil mi?
Evet sırt çantamı alıp giderim, çok sevdiğim evimden
günlerce o evin nafakası için ayrı kalabilirim. Ama mevzu bir düzeni bozup
diğerine geçmekse, ben yokum.
Bu arada kişisel tespitimizi yapıp; mevzuya dalalım.
Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı
(UN-HABITAT) “insan yerleşimleri faaliyetlerinin eşgüdümünü sağlamayı,
sürdürülebilir insan yerleşimleri ve iskân programları konularında bilgi
değişimi sunmayı ve kentlerde karşılaşılan sorunların çözümü yolunda ülkelere
teknik yardım ve finansman desteği sağlamayı amaçlayan uluslararası bir örgüt”.
Bu amaçlar doğrultusunda 1976’da Vancouver’da HABITAT-I
konferansı, 1996’da İstanbul’da HABITAT-II konferansı gerçekleştirildi.
HABITAT-II konferansı sonucunda örgütün temel belgelerinden olan Habitat
Gündemi ve İstanbul Deklarasyonu kabul edildi ve hükümetler bu belgeler
ışığında taahhütler verdiler.
Bu deklarasyonda “Barınma hakkı, insanların en temel
hakkıdır. Uluslararası platformda iyileştirmek için işbirliği yapılmalıdır.”
Bugün ülkemizi yönetenlerin darda kalan insanlara kucak
açmasını reddetmek mümkün değil.
Lozan Antlaşması ile çizilen sınırın ardından sadece 1 km
mesafedeki akrabaları bile “komşu ülke halkı” haline getirmişti.
Neyse tarıma dönelim. Madem Söğüt Ovası’nda toprakla
eşiniyoruz, gündemi değiştirmeyelim.
Dünya Gıda Programı, Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı
yardım örgütü. Suriye'de çatışmaların sürdüğü kuzeybatı vilayeti İdlib ve
Hama'nın kuzeyinde binlerce dönümlük ekili alanın yakıldığını duyurdu.
Dünya Gıda Programı sözcüsü Herve Verhoosel "Sadece
insanlar evlerinden olmuyor. Ya da canlar yitirilmiyor. Artık ekili alanlar da
yok ediliyor. Bölgenin gıda güvenliği açısından hayati önem taşıyan arpa,
buğday, sebze gibi mahsuller imha ediliyor" dedi ve bölgedeki çatışmalar
nedeniyle en az 300 bin insanın İdlib ve kuzey Hama'dan kaçmak zorunda
kaldığını sözlerine ekledi.
Bu arada bi dip not düşelim. Biz bölgeye tahıl ihracat
edebilmeyi düşünmemiz gerekirken samanı bile bile ithal eder durumdayız. Bir
tren daha kaçtı anlayacağınız.