2013 yılının sonunda İzmir Aliağa’ya gitmiştim. 6 ay kaldım. Belediye Başkanı Serkan Acar’ın kampanyasını yürütürken doğal olarak kamu kurumlarını da ziyaret etmiştik. TEÜAŞ tesislerini ziyaret ederken sarf edilen bir cümleye gülmek ile üzülmek arasında kalmıştım.

Gülmek gerekiyordu, çünkü komikti. Üzülmek gerekiyordu, buradaki kariyeri adına doğaya verilen zararı görmezlikten geliyordu.

Aliağa’nın kirliliği sohbete mevzuu bahis olmuşken, kurumun müdürü, “Bizim bir zararımız yok doğaya. Denizden alıp denize veriyoruz. Sadece 5 derece ısınıyor su. Hepsi bu” demişti. Ardından eklemişti: “Rüzgar santralleri uçan kuşları öldürüyor, ama ‘en çevreci’ olarak lanse ediliyor.”

“Oğlum niye yaramazlık yaptın?” diyen anneye “Ama önce arkadaşım yaptı” diye yanıt veren çocuk gibi.

Aradan tam 5 yıl geçti. Sık sık yaptığım gibi diğer ülkelerin ajanslarından gelen çevre haberlerine göz atarken bi başlık gördüm. Koptum. Haber Hindistan’dan geliyor efendim. Mevzuu mu? Rüzgar panelleri ve  kuş ölümleri.

Okuyalım mı?

Hindistan Ekolojik Bilimler Enstitüsü tarafından uzun süren çalışmalar sonrası elde edilen verilere dayanılarak yapılan açıklamaya göre rüzgar enerjisinin karanlık bir yüzü ortaya çıktı.

Yenilenebilir enerjiler arasında en hızlı büyüyen ve bugün küresel enerji ihtiyacının yüzde 4'ünü karşılayan bu metot için tüm dünyada toplam 17 milyon hektarlık alan kullanılıyor ki bu Tunus'un yüzölçümü kadar yer kaplıyor.

Araştırmacılar rüzgar türbünleri nedeniyle ekosistemde oluşan değişimlerin gözardı edilmiş olduğunu ortaya koydu ve vahşi yaşamda meydana gelen bu değişikliklerin bir domino etkisi yaratabileceği aktarıldı.

Örneğin Hindistan'da bulunan Batı Ghat bölgesinde kurulan rüzgar santrallerinin bölgedeki bio çeşitliliği azaltmakta olduğu anlaşıldı. Araştırma sonuçları bu bölgede yırtıcı ve avcı kuşların olması gerekenden dört kat daha az sayıda bulunduğunu işaret etti. Bu durum bu kuş türlerinin avlarının olması gerekenden çok daha fazla sayıda üremesine dolayısıyla onların tükettiği canlı, bitki ve meyvelerin de aşırı derecede azalmasına yol açtı. Örneğin yırtıcı kuş tehlikesinden azade kalan kertenkelelerin sayılarında ciddi bir artış kaydedildi.

Değişim yalnızca popülasyon rakamlarında değil normalde av olan türlerin davranış biçimleri ve vücut boyutlarında da gözlemleniyor. Tehlike altında olmadan hareket etmeye alışan türlerin refleksleri zayıflıyor ve aşırı çoğalma yiyecek kaynaklarının tükenmesine dolayısıyla metabolizma ve morfolojik değişimlere neden oluyor. Rüzgar santralleri çevresindeki kertenkelelerde çok daha düşük oranda stres hormonuna rastlandığı belirtildi.

Tüm bu değişimlerin son 20 yılda meydana geldiği ifade ediliyor. Aynı şekilde rüzgar türbünlerinin göç eden kuşlara da zarar verdiği biliniyor.