“Bir mübarek Ramazan ayını daha salgın koşullarının en ağır yükü ile geçiriyoruz.”


Bunun yerine, “11 ayın sultanı mübarek Ramazan-ı  şerife, başkanımızın koordinatörlüğünde başarılı bir şekilde pandemiyle mücadele ederek katılım sağladık” mı yazmalıydık. Hadi AKP kendi dilini yaratmaya çalışıyor, gıdadan doğaya bozulmadık bişey kalmamışken dilimizi de araya sıkıştırıyor. Eyvallah da; bizim sol cenaha ne oluyor?


Bu dil yozlaşmasına onlar neden katkı sağlar sahi?


Oruç ağzıyla neden patates kuyruğunda olduğunu sorgulamayanları eleştirebilecek misin bu dille?


Patates kuyruğu demişken, geçen yıl basılan depolar, önceki yıl “tanzim” adı altında verilen “Ucuz Seçim Rüşveti” yemedi. Şimdi bedava dağıtıyorlar. Çıta düştü ey ahali. Zaten kamuoyu araştırma şirketleri de AKP’nin eridiğini saklayamıyor ama karşısında yükseleni de söyleyemiyor.


Sahi her şeyi bilmiş uzmanlar, şunu düşünür mü?


Hasat zamanı ürünler depolara alınır. Yıl boyu buradan satışa sunulur. Elma da böyledir, patates de. Hatta eskiden soğan kurutma fabrikaları vardı, şimdi soğan bile böyle.


Birkaç ay sonra depolarda patates bitti. Eee, biz dağıtımda faydalanıp stok da yapmadık. Bunu yapan komşumuz varsa stoktan bize karaborsa patates satmaz değil mi? “Satamaz, o eskidendi. Şimdi gider, patates Çin’de de olsa ithal ederiz” dediğini duyar gibiyim. Haklısın.


Bir arkadaşım var. 25 yılı devirdik. O da benim gibi zararı kendine tiplerden. Geçtiğimiz gün aradı, “İşin yoksa yarın seninle şehri dolaşalım” dedi. Tutanın elinde kalıp, evde kalmaya vakit bulamıyoruz ya.


Sivil Düşünce Derneği diye bir oluşum var ya, o ekipten söz ediyorum. Dernek üyeleri koliler hazırlamış, bizzat gidilen, hatta ailece bile ziyaret edilen ihtiyaç sahibi aileler tespit edilmiş. Emanetler sade, gösterişsiz bir şekilde yerine ulaşıyor.


Kolinin üstünde, hiçbir siyasi parti veya kişi adı yazmaması da ayrı bir güzellik tabii. Dernek meğer bu ailelere sadece Ramazan ayında bir koli bırakmıyormuş. İş konusunda aile bireyleri için yapabilecekleri bişey varsa yapıyorlarmış. Olmadı ayni ve nakdi desteklerini yıl boyu sürdürüyorlarmış.


Şimdi diyeceksiniz ki; “yazı nerede başladı, nereye geldi?”


Hayat böyle değil mi? Hepsi hayatımızın bir parçası değil mi? Sadece karamsarlık üzerinden mi gidelim? Bir türlü gelmeyen yazı beklerken baharı yok mu sayalım? Ya da Kışın çetin geçeceğini konuşurken sonbaharda yaprakların senfosini görmeyelim, yağmuru iliklerimizde hissetmeyelim mi?


Birileri kötüden beslenirken iyilikten beslenenleri arada kaynatmayalım.