Arada bir uğruyorum gazeteye. Tam da “özgür ruh” halime uygun çalışma koşulları. Teknolojiye “sahip olmak”la “verimli kullanmak” arasında ince bir çizgi var. Cep telefonuna konuş, anında yazıya çevirsin, imla kurallarını kontrol et, dokun ekrana, yazı editörün önünde.

Nadir uğradığım günlerden biriydi. Patroniçe Songül Başkaya “Akşam KONGED gecesi var, ben yoğunum. Gazeteyi temsilen gider misin? Dedi.

Zaten Bülent Uçma’ya bayramdan kalma sözüm olduğunu, o tarafa gideceğimi söyleyip ofisten çıktım. Önce biraz kültür- sanat havası koklamak amacıyla Gaye Doğanoğlu ablama uğradım. En çok kültür-  sanat konuştuğum politikacı.

Ardından Bülent ile kahve içmeye geçmişiz, akşam için bir davette Bülent’ten geldi. O arada Özüm aradı. Telefonu kapatınca Bülent “Özüm bize akşam 1 Barış Manço şarkısı söyler mi abi?” diye sordu. “Kendine sor” dedim. Konuştular, anlaştılar. Yok konuşulan para da değil. Babasına çekmiş, güzelliğe katkı koymak derdinde.

AKP’nin siyaset okullarında, “sivil toplum örgütlerine girin, yenilerini kurun” dersi verildiğini biliyoruz. Ama sırf “kartvizit” için, seçim döneminde adayları konuk edip bağış almak için dernekçilik olmuyor işte. Bakın KONGED’e, adamlar hentbol takımı bile kurup gençlere destek olmuşlar.

Salonda hemen önüme gelip oturan eski dostlar İlhami Kaplan ve Özhan Sade beni fark etmedi. Sadece onlar mı, protokolden bir tek Serik Belediye Başkanı Ramazan Çalık ile selamlaştık. O da burun buruna geldiğimizden. Saklamışım kendimi.

Özüm şarkısını söyleyip Bülent tüm ısrarıma rağmen benim oğlum olduğunu söyledi, o an “Nizam’ın oğlu” tanımı “Özüm’ün babası” moduna bir kez daha zıpladı.

Özhan Sade ve İlhami Kaplan ile el sıkıştık. “Salı gün KONYSİAD kahvaltısına bekliyorum. Başkan Böcek konuğumuz” dedi Kaplan. Eyvallah. Ben de özlemişim.

Salı sabahı salondayım. Başkan Böcek’in sinevizyon görüntülerini izledim. Daha güncel neden yapılmadığını sorgulayıp saldım. 1998 yılında ANAP Merkez İlçe Başkanı iken tanıdığım, ama ben de, bir meclis oturumunda sarfettiği, “hem 50 kuruş, hem cam kenarı olmaz” çıkışı ile yer edinen Böcek’e soru soran tek gazeteci bendim. (Dino’yuz işte.)

“Aday adayı olarak çıktınız, hayırlı olsun. Antalya’da ne eksik de tamamlayacaksınız?”  diye soruyordum ki cümlemi tamamlayamadım.

“Ben ‘aday adayı’ değil, ‘aday’ olurum ve kazanırım” dedi Başkan Böcek. Projelerimi şimdiden açıklatamazsınız” diye de ekledi. Kendimi olası rakiplerin ajanı gibi hissettim.

“Proje değil, yaşamsal anlamda” diye ilave ettim ama duymadı bile.

Dönelim başlığa… “Işık batıdan yükseliyor.”

KONGED, “yılın enleri”ni seçip plaket veriyor. Bizim Gazeteciler Cemiyeti Şubatta toplanan yarışma eserlerini henüz değerlendirip sonuçları açıklayamadı.

KONGİAD, çıtasını yükseltmeye, Konyaaltı ile birlikte büyümeye devam ediyor. Yaz tatili modundan çıkan dernek, “Salı Toplantıları” ile işini iyi yapan insanları üyeleri ile buluşturuyor.

Muhittin Böcek. Haritaya bakınca, Antalya’da “ortanın solu”nda yani batının başlangıç çizgisindeki Konyaaltı’ndan tüm Antalya’ya talip.

Kolay Gelsin.