Malum bu yıl 58. kez düzenlendi Antalya Altın Portakal Film Festivali.
Sahi ne
festivalmiş bee… Yaklaşık 25 yıldır kimseye yaranamadı. Ne klasiği koruyanlar,
ne de ‘yenilik’ adı altında hem adı hem kimyası ile oynayanlar.
Her yıl
olduğu gibi daha başlarken hissettik burun kıvırmaları.
Malum “kortej
fiyasko” yaklaşımı.
“Tanıdık
kimse yok” diyenler çoğunluktaydı.
Sahi kimi
bekliyordunuz?
O sizin
sokağa dökülen ninelerinizin, dedelerinizin yıllarındaki gibi olması mümkün mü?
Her şeyden
önce iletişim kaynakları değişti. O zaman sinemada izlediği sanatçıyı sadece
kortejde dünya gözüyle gören neslin torunları, sosyal medya sayesinde
şimdikilerin tanga donunu görüyor.
O zaman dizi
yok, şifreli ama reklamsız izlenen film platformları yok. Tek mekan sinema.
Doğal olarak oradaki sanatçılar halkın önünde. Ortalığı kırıp geçiren “Aykut Enişte”
repliğinin sahibi, Ahmet Mekin’in torunu Mekin Sezer olsa orda tanıyacak
mıydınız?
Bir başka gerçek. O zaman yılda kaç film çekiliyordu, şimdi kaç film çekiliyor? O filmi çekenlerin çoğunluğu da yeni mezun gençler.
Oyuncular da aynı koşullarda. Sizin
bildiğiniz ‘ünlü’ isimler artık ortalıkta yok.
Eskiden de
vardı kortej kavgası dedik ya, belediyeyi merkez sağ yönetirken MESAM, sol
yönetirken SESAM mı katılırdı korteje?
Kortej bi
keresinde dizi oyuncuları ile kotarılmıştı. Hatta “Çaydanlık” adlı maymun,
kortejin maskotu olmuştu da gene eleştirilmişti.
Şimdi madem
pop, madem popüler olan, o zaman neden dizi film alanında yarışmıyorlar?
Demeyin. Akaydın döneminde verilen ‘televizyon Ödülleri’ ABD’nin Emmy ödülleri
ile aynıydı. Birileri kaldırdı. Onlar zaten Altın Portakal’ın ‘Portakal’ını da,
Venüs heykelciğini de kaldırmışlardı. Sahip çıksaydınız şehir dinamiği olarak?
Neyse,
festival bitti. Biz gelelim fuara. Yıllarca İstanbul ve İzmir kitap fuarlarına
gidip imrenerek dönmüş bir garibanım. Cam Piramit’te açılan kitap fuarına
gittim. Aman Allahım, o ne tantana. İzmir’i İstanbul’u çatlatır kıvamda.
Organizasyon
mükemmel, yazar desen gırla. Hatta yerel yazarlara da imza günü şansı verilmiş,
ne büyük güzellik.
Buradan
Muhittin Böcek’e teşekkür edelim. Biz güzele güzel deriz. Ama, Su Otel’deki
CHP’nin toplantısında yaptığı açılış konuşmasında “Partinize 2002’de katıldım”
cümlesini umarım biz yanlış anlamışızdır.