İlk cümlede yazalım. Bu tür yazılar benim tarzım değil. Ama zorunluluk hasıl olduğu kanaatindeyim.

Türkiye'nin ilk EXPO'su 2016 yılında Antalya'da yapıldı. Arazi tahsisi ile birlikte bölge gündem, ne düşen alan, 2016 yılı sonunda fuarın sona erdiğinde geriye hayal kırıklığı bırakmıştı.

Aksu ilçesinde yaşayan rantseverlerin hayalleri gelmeyecek baharlara ertelendi. Mesela Aksu çayında tekne turu hayali gerçekleşemedi.

Ben EXPO 2019 süresince alana hiçö gitmedim. Sürecin bitiminden tam 1 yıl sonra gittiğimde yaşadığım hayal kırıklığını yeni atıyorum.

Orayı gezerken duyduklarım, öncesinde duyduklarımın “devedediken” olduğunu hissettirse de sakinim.

Gelelim mevzuya. Ne dedi Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen? Dünü konuşarak EXPO'ya katkı koyamayız, yarına ait sözünün, düşünceniz varsa gelin.

Alanı yeniden canlandırmak için olağanüstü çaba harcadı Özen. Sivil toplum örgütlerine alan tahsisi yaptı. Ülke ve il bahçeleri yeme içme üniteleri, çocuk adası yeniden dizayn edilip insanlara hizmet veriyor.

Ama birileri rahatsız oldu.

Sosyal medya üzerinde EXPO alanı üzerinden Müdür Mustafa Özen linç girişimine maruz kaldı. Neymiş? EXPO Kongre Merkezi'nde düğün mü olurmuş.

Bir basın toplantısı ile desteksiz atanlara da kamuoyunu yanıltmaya çalışanlara da bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti Özen. Bir basın toplantısı düzenledi.

Hem her fırsatta yapanları eleştiren ama “ikramlı” toplantıların müdavimi abilerimizi toplantıda göremedik.

Masanın benden tarafında 12 kişiydik. 4 TRT çalışanı, Hidayet Gültekin ve ben. Diğerlerinin de “etiket” tamam ama “gazeteci” tarafı yoktu. Daha orijinali, masanın baş tarafında, Ünal'ın 2 kişi yanında bir müteahhit oturuyordu. Gazete sahibi değildi biliyorum, internet gazetecisi olabilir mi? Sanmıyorum. Ama masanın en önemli yerindeydi.

Müdür Ünal sözünü bitirip gazetecilere söz verdiğinde aldı sazı eline başladı öttürmeye. Ne dediği umurumda değildi ama işi gazeteciler adına konuşmaya, “burada camianın en önemli isimleri var” diyerek devam ettiğinde koptum.

Orada Müdürümüz Aksu ilçesi sivil toplum örgütleri ile çalıştay yapmıyordu. Gazetecilere yaptıklarını anlatıyor, yapmaya çalıştığı işler için destek istiyordu.

Müdürün kulağına rahatsızlığımı dile getirip çıktım. Çünkü hemen ardından yine gazeteci olmayan bir Aksulu saz çalmaya başlamıştı.

Benim sözüm bu şahıslara değil.

Onları buraya taşıyan çakma “danışman”a. İnsanların siyasi hedefi olabilir. Onları topluma tanıtma gayretin olabilir. Ama bunu mesleğin olduğunu iddia ettiğin “gazetecilik” alanında yapmaya çalışırsan komik olursun.

Gelelim “potansiyel aday adayı” müteahhit kardeşime.

Müdürün yanında oturdun. Eyvallah. Bölge gezisinde müdürün yanına oturdun eyvallah. Basın açıklamasında müdürün yanında durdun eyvallah. Adamına bolca fotoğraf çektirdin, gazeteci sandığın danışman aracılığı ile oracıkta müdür ile pazarlığa girmeye çalıştın ya. Bittin sen.

Sözüm bu mecrada düşüncesi olan herkese...

Eğri geminin doğru seferi olmaz.

Bir hedefe yürürken yanınıza aldığınız kişinin hedefi de sizin o hedefe ulaşmanız olmalı.

Siz hedefe ulaştığını da nereye çökeceğini hesaplayan kişilerle hedefe varamaz, çöker kalırsınız.