Bir seçim daha bitti. Ama en klasiğinden “CHP’de kavga yeni başlıyor.” 1990’lı yıllarda Erdal İnönü ile girilen her seçimin ardından partiyi “başarısız” adleden Baykal, bulduğu her fırsatta partiyi kurultaya götürürdü.

Ama aynı Baykal’ın Genel Başkan olduğu dönemde TBMM dışında kalındığında bile “başarı” kılıfı bulunmuştur.

 

Çok uzatmayacağız.

Yine bir seçim yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  tanımıyla seçimden zaferle çıkamayacağını bilen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Adayı olarak Muharrem İnce’yi gösterirken aslında elini güçlendiriyordu.

 

Muharrem Bey partinin yıllardır aşamadığı %30 bandını aşmış olabilir, sol cenahı biraz heyecanlandırmış olabilir. Ama sonuçta hedefe ulaşamamıştır. Artık Milletvekili de değildir. Ne yapabilir? 5 yıl sonrasına hazırlanabilir, “siyasetten emekli” olabilir.

Ama o olmadı. Hiç şaşırtmadı, Genel Başkanlığa aday olduğunu söyledi. Evet şaşırmadık. Sedyedeki Baykal’ın, Kılıçdaroğlu’nun nazik davetine “teşekkür ederim. Ben devrimi tamamladım” demediğine şaşırmadığımız gibi.

 

Bir gazeteci olarak 1989 seçimlerinden beri siyasetin de içindeyim. Her ne kadar kültür, sanat, çevre haberleri yazmayı tercih eder olsam da.

 

1980 öncesini bıraktım. 1983 sonrası SODEP, SHP, CHP bandındaki “olağan” ve “olağanüstü” kurultaylar tarihine göz atmaya kalkıştım, başım döndü.

 

Bir dönem AKP tarafından “Demokratikleşme Paketi” ile geçmişte gündeme getirilen, ama ülkemizde sadece HDP’de uygulanan “eşbaşkanlık” sistemine takıldım iki gündür.

 

Şimdi hemen atlamayın sazan gibi. Cinsiyet boyutunda kafa kafaya olan “kadın” ve “erkek” nüfus var. Temsilde ve kararda kadınların da söz sahibi olması için düşünülmüş olabilir. Ama bu solun “koltuk sevdası” hiç bitmiyor, kurultay özlemi dinmiyor.

 

Sahi hadi bir olağanüstü kurultay daha toplayın. Üye bazında oylama ile partide “eşbaşkanlık” sistemini getirin. Sizin kadın-erkek ayrımı yapmadığınızı herkes siliyor zaten. İki Genel Başkan olsun ama “cinsiyet kotası” olmasın.

 

Hatta bir altın vuruş daha yapalım. Eş Genel Başkanlar ayrı ayrı “olağan” veya “olağanüstü” kurultay yapsınlar.

Hayır uçmadım.

 

Hem böyle olunca aday listesini de lider sultasından kurtarırız belki. Nasıl olsa 2 Eşbaşkan anlaşamaz ve önseçim zorunlu hale gelir. O da “üye bazında olsun” ama. Malum delegelerin “taraf” olduğu iddiaları tercihe de gölge düşürüyor.