Uzun süredir konuşuyorduk, nihayet gerçekleştirdik.  Birkaç sınıfın öğrencileri bir salonda toplandı. Onlara akademik dilde aldıkları fotoğraf eğitimini, “sokak ağzı” ile anlatmaya çalıştım. Gençler ne anladı bilmiyorum ama ben keyf aldım.

 

Şöyle paylaştı gençler buluşmayı..

“Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Teknik Bilimler MYO’da Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü tarafından düzenlenen “Haber ve Sanat Fotoğrafı Üzerine Kısa Bir Yolculuk” adlı konferans bugün saat 15.00’da Çetin Büyükvanlı Amfi’sinde gerçekleştirildi.

Bölüm öğretim elemanlarının ve öğrencilerin katılımlarıyla gerçekleştirilen konferansta Gazeteci Nizamettin Özmen haber fotoğrafçılığı ile ilgili tecrübelerini öğrencilere aktardı. Haber fotoğrafçılığının özelliklerinden de bahseden Özmen konferans sonrası katılımcıların sorularını yanıtladı.”


20 YILIN ARDINDAN…

1998 yılında Akdeniz Atılım Gazetesi’nde çalıştığımız dönemde Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Mustafa Gökmen stajyer olarak aramıza katılmıştı. Stajını bitirip okuluna yolcu ederken bir daha Antalya’ya gelmemesini, İstanbul’da devam etmesini, mümkünse Akademik kariyere devam etmesini önermiştim.

Dediğim gibi oldu. Mustafa İstanbul’da hem iş, hem yüksek lisans eğitimi derken Süleyman Demirel Üniversitesi’ne öğretim Görevlisi olarak geldi. Geçtiğimiz yıl çok büyümüş olacak ki ikiye bölündü Üniversite. Kardeşim şimdi Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Teknik Bilimler MYO’da Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü’nde haber fotoğrafçılığı, fotoğraf okuma ve senaryo yazımı gibi dersler veriyor.

Uzun süredir konuşuyorduk, nihayet gerçekleştirdik.  Birkaç sınıfın öğrencileri bir salonda toplandı. Onlara akademik dilde aldıkları fotoğraf eğitimini, “sokak ağzı” ile anlatmaya çalıştım. Bölüm Başkanı ve diğer öğretim Görevlisi arkadaşlarda söyleşinin bir bölümüne katılıp beni onurlandırdılar.

GENÇLERDEN ENERJİ ALDIK…

Gençler ne anladı bilmiyorum ama ben keyf aldım. Böyle ortamlarda, yakalanan kısa anlarda ikili diyalog yakalamaya çalışan varsa, kullandığınız bir cümle üzerinden düşünce paylaşıyor veya  gündem dışı merak ettiği başka bişey soruyorsa demek ki ilgi görmüş, birileri sizi fark etmiştir. Ama henüz sosyal medya hesabımda hereketlilik gözlemlemedim.

GÜL AĞACI DEĞİLEM…

Bu kadar “kendim” yeter. Mustafa tam bir “hazan” mevsimi yolculuğu sonrası beni otogarda karşıladı. Kaptığı gibi kısaca Halı- Kilim Müzesi”ne götürdü. Müze için ayrı bir çalışma yapma konusunda diğer kardeşim Alpaslan Tonguç’a söz verdim. Yolda giderken “gül ağacı” formatını aşıp,  yağmur ormanlarına dönen aydınlatmaların, müze girişinde zirve yaptığını gördüm ya, bittim. Dilime bi şarkı düştü: “Gül ağacı değilem/ Her gelene eğilem/ Çek elini elimden/ Ben sevgilin değilem..”

Boşuna aramayın, o fotoğraflar yok. Benim derdim güzeli göstermek.  Müze binasında önce şehri seyrettik, ardından tarih içinde yolculuğa çıktık. Süğleyman Demirel’in şehrinde, halı müzesinde, hakıya dokunmuş portresini göremedik ama Turgut Özal, hınzır hınzır gülümsüyordu.

SARININ 50 TONU

Müzeden çıkıp Gökçay Mesireliği’ne vardık. Bu kadar hoyrat bir sonbaharın beni beklediğini bilsem şehre daha fazla zaman ayıorırdım. Biraz sonra çay içecek bir mekan bulduk. Tam da öğle saati. Küçük bir kahvehane. Soba yanıyor. Önünde işçiler molayı “iskambil” ile değerlendiriyor. Oysa zaman akıllı telefonda sosyalleşme devri.

Söyleşi bitiminde önce belediye binasına gidip Alparslan’ı alıyoruz. Hangi akla hizmetse arabayı otoparkla bırakıp yağmur altında Kebapçı Kadir’e yürüyoruz. İşletmeci 3. Kuşaktı sanırım Hüseyin bey ile de biraz “boğazlar” mevzuunu konuşup günü tamamlıyoruz. Hoşça kal Isparta. Yine görüşeceğiz.