Uzaydaki atıklar astronotlara karşı da tehdit oluşturuyormuş. Uluslararası Uzay İstasyonu, 10 santimetreden büyük atıklardan kurtulabilmek için sürekli manevralar yapıyormuş. Astronotları küçük ama yine de ölümcül atıklardan korumak içinse mühendisler özel bir koruma kalkanı üretiyor. Ben demedim, Euronews yazdı.

Projeyle ilgili bilgi veren Mühendis Lilith Grassi, insanlı uzay araçlarının bu atıklardan korunmak için iki tabakalı bir dış kaplama yaptıklarını söylüyor: “Atık nesne araca gelip çarptığında öncelikle ilk tabakayla temasa geçiyor. Çarpmanın etkisi daha sonra dağıtılarak, Nextel ve Kevlar’dan oluşan ikinci tabaka tarafından emiliyor. Bu sayede, astronotların da bulunduğu basınçlı iç kısım zarar görmüyor.” Siz bi maske takmaktan acizken bakın elalem nerelere neler takıyor. Yaaa….

Uzaya daha fazla uydu atıldıkça, uzay atıklarını kontrol altında tutma çalışmaları da artıyor. Günümüzde yaklaşık 2 bin uydu dünyanın yörüngesinde hareket halinde veya sabit olarak duruyor.

“O gördüğün Şimal Yıldızı değil yavrum, o ışıltı kalabalığı Samanyolu değil, galaksiler arası turnuva bitmiş, uydular konvoy yapıyor.

Uzaktaki uydular, hayatlarının sonunda adeta yörüngedeki çöplüğe park etmiş gibi dururken, dünyaya yakın olanlar atmosfere girişlerinde parçalara ayrılıyor. Güneş panelleri gibi büyük parçalar atmosferde tamamen yanarken, titanyum ve çelik gibi sert maddeler ısıya dayanıp dünyanın yüzeyine çarpıyor.

 Bu aralar insansız hava aracı filan üretiyoruz ya, çokta seviniyoruz. Artıkın “böyyük Memleket” olduk netekim. Ekipte “Türk” olabilir, ama Türkiyeli var mı bu Uluslararası Uzay Merkezi’nde, varsa neden bilmeyiz? Demet Akalın’ın çocuğunun eğitimi kadar önemi yok mudur mesela? Ya da doğurduğu çocuğun babası, komşusu çıkınca sevinen kadın kadar önemsiz midir?

Neyse, bakın bu ekip neyin peşine düşmüş..

”Parçalayıcı etkiye sahip olan atmosfere giriş anında neler olduğunu inceleyerek, istendiğinde kendini yok edebilen uydular yapmak istiyoruz. Atmosfere girişte kendini yok edebilecek bir uydu yapmamızın mümkün olduğunu düşünüyorum. Şu anda bunun üzerine çalışıyoruz, ama yolun daha çok başındayız. Öncelikle halihazırda kullandığımız malzemelere ne olduğunu çözmeye çalışıyoruz. Daha sonra bunları nasıl geliştirebileceğimizi, nasıl bir dizayn yapabileceğimizi, uydudaki farklı maddelerin birbirleriyle olan etkileşimlerini inceleyerek, dünyaya dönüş esnasında en az atık nasıl elde edilebilir, ona bakacağız.”

Herşey yeniyken önemlidir ya. Uzay keşfinin ilk yıllarında uzay atıklarına çok az önem veriliyordu. Şimdiyse farkındalık artıyor. Özellikle uydu işletmecileri, çarpışmaları engellemek için daha fazla zaman ve para harcıyorlarmış.

Mühendis Luisa Innocenti, herkesin bu konuda sorumlu olduğunu ifade ediyor: “Herkes kirletti. Bazı ülkeler diğerlerinden daha fazla kirletmiş olabilir, ama bunun tek sebebi daha fazla uydu göndermeleri. Bu sebeple bu iyidir, şu kötüdür şeklinde bir belirleme yapamayız. Aslına bakıldığında, ne kadar uydu fırlattıysan, uzayı o kadar kirletmişsindir.”