“KAR”A “KIŞ”A DOYDUK [FOTO GALERİ ]
İlk okuduğum Kur’an-ı Kerim çevirisi Elmalılı
Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” idi. Yani 40 yıllık bir aşinalığım var
Elmalılı Hamdi Yazır ile. 1994 yılında Zaman Gazetesi, bana göre bugüne kadar
yapılan en kapsamlı kuran çevirisi 10 ciltlik seri olarak vermişti. Kupon
yoktu, abonelik karşılığı almıştım.
15 Temmuz’dan sonra bazı insanların Zaman
Gazetesi’nin verdiği kitapları, bu eşsiz eser de dahil evinden uzaklaştırdığını
duyduğumda bir kez daha yandım cehaletimize. Oysa bugün bir şarlatan çıkıp “Kur’an’da
var” diye size bişeyler yutturmaya kalkıştığında başvurulacak yegane kaynaktır
Elmalılı Hamdi Yazır. Atatürk’ün bile bu kadar güvendiği kişi varken başka
kaynak aranır mı sahi?
Bir zamanlar içinde bulunduğum Keşif Ekibi ile
gitmiştik Elmalı’ya. 2013’ün ilk aylarıydı. O zaman, belediye binasının hemen
arkasındaki sokakta bir Elmalı Evi’nin, “Elmalılı Hamdi Yazır Müzesi” olarak
restore edildiğini görmüştük. Oldu bitti müzelere önem veren, sevindirik
olmuştum. Şimdi anımsamıyorum, fotoğraf çekmekten bilgileri dinleyememişim.
Elmalı ilçesinde; Elmalılı Muhammed Hamdi
Yazır’ın manevi şahsiyetini tüm yönleri ile tanıtmak amacıyla 2014 yılı;
“Muhammed Hamdi YAZIR” Yılı olarak belirlenmişti. Bu müze, “Şehr-i Elmalı”
projesi kapsamında BAKA'nın (Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı) da desteğiyle 3
Ağustos 2013 tarihinde açılmıştı.
Belediye Kültür İşleri Müdürü Durmuş
kardeşimin muhteşem dili ile alıyoruz bilgileri.
“Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kent Müzesi
hazırlanırken torunu Mehmet Hamdi YAZIR ve ailesi de katkılarda
bulundu. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kent Müzesi’nde bulunan Muhammed
Hamdi Yazır’ın kişisel eşyaları sergilenmektedir. Muhammed Hamdi Yazır’ın
hayatı ve kişiliği hakkında bilgileri içeren Elmalı Kaymakamlığı desteği ile
kitaplar bastırıldı o yıl içinde.” Ne güzel değil mi… Peki kim bu hem adının
önünde “Elmalılı” olan, hem de soyadı “Yazır” olan kişi?
Türkçe Kur'an tefsirlerinden birini telif
etmiş din adamı, tercüman ve hattat. 1878'de
Elmalı’da doğdu. Ailesi aslen Burdurlu olup, babası Hoca Numan
Efendi'dir. Numan Efendi daha küçük yaşlardayken Burdur'un Gölhisar kazasının
Yazır köyünden ayrılarak Elmalı'ya gelmiş, tahsilini orada tamamlamış, Şeriye
Mahkemesi Başkatibi olmuştur. Annesi Elmalı alimlerinden Esad Efendi'nin kızı
Fatma hanımdır. Evleri de bugünkü müzenin hemen güneyindedir. Bir yangında kül
olmuştur.
Türkçenin yanında Arapça ve Farsça ile şiir yazacak kadar üst seviyede bir
bilgiye sahipti. Ancak yazılarında sade bir Türkçe kullanmıştır. Bunların yanı
sıra Fransızca da bilmektedir. "El-metalip ve'l-mezahip" adında
Fransızcadan tercüme ettiği bir felsefe tarihi kitabı vardır.
Muhammed Hamdi Yazır, ilk ve ortaokul
tahsilini Elmalı'da Rüşdiye Mektebinde gördü. Hafızlığını da tamamladıktan
sonra, Arapça okudu ve İslami ilimleri öğrenmek için, 1895'de İstanbul'a gitti.1905'ten
itibaren Beyazıt Cami'nde talebelere ders vermeye başladı ve bu hizmeti 1908
yılına kadar devam etti. Bu arada Şeyhülislamlık'ta Mektubi Kalemi'ne dahil edildi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'i ilk kez Türkçe tefsir etmesi için
vazifelendirdiği Mehmet Âkif Ersoy'dan sonraki ikinci kişidir.
II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Meclis-i Mebusan'a Antalya mebusu olarak
girdi. Şeyhülislam fetvayı vermediği için, 1. Fetva Emini olarak II.
Abdülhamit'in tahttan alınması için gereken fetva'yı İttihad Terakkicilerin
isteği doğrultusunda yazdı.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra Evkaf Nazırlığı'nda bulunmuş ve bu sırada Âyan
Meclisi üyesi olmuştur. Cumhuriyet'in ilanı esnasında Medrese-t-ül
Mütehassisin'de mantık dersleri okutuyordu. Damat Ferit Paşa kabinelerindeki
görevi dolayısıyla, bu kabinelerin Milli Mücadele aleyhine verdiği kararlarda
sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle gıyabında idama mahkûm edildiyse de, aynı zamanda
yeğeni Emin Paksüt'ün kayınpederi olan Kel Ali' nin başkanlık ettiği Ankara
İstiklal Mahkemesi'nde yapılan muhakemesinden sonra suçsuzluğu tespit edilerek
beraat etti. Elmalılı Hafız Muhammed Hamdi Yazır, Uzun zaman devam eden kalp
yetmezliği rahatsızlığından ötürü Erenköy'de 27 Mayıs 1942'de vefat etti. Kabri
Sahrayı Cedit Mezarlığındadır.
Duanın mekanı yürektir. Kalbten kalbe bir bağdır. Dilimizde onun yüreğinden
kopup gelen dizelerle ayrılıyoruz müzeden.
“İlahi! Hamdini sözüme sertac
ettim,
Zikrini kalbime mi'rac ettim,
Kitabını kendime minhac ettim.
Ben yoktum var ettin,
Varlığından haberdar ettin,
Aşkınla gönlümü bîkarar ettin.
İnayetine sığındım, kapına geldim,
Hidayetine sığındım lütfuna
geldim,
Kulluk edemedim afvına geldim.
Şaşırtma beni doğruyu söylet
neşeni duyur, hakikatı öğret.
Sen duyurmazsan ben duyamam, sen
söyletmezsen ben söyleyemem,
Sen sevdirmezsen ben sevdiremem.
Sevdir bize hep sevdiklerini,
yerdir bize hep yerdiklerini,
Yar et bize erdirdiklerini.
Sevdin habibini, kâinata sevdirdin;
Sevdin de hilat-i risaleti giydirdin
Makam-ı İbrahim'den makam-ı
Mahmuda erdirdin.
Server-i asfiya kıldın. Hatem-i
enbiya kıldın. Muhammed Mustafa kıldın.
Salât-ü selam, tahiyyat-ü ikram,
her türlü ihtiram ona,
Onun Al-ü Ashab-u etbaına ya Rab!”
Amin.