Türk devleti Eylül 2010'da sandıkla yıkıldı...

Yetmedi; 2017'de kökten yıkıldı..

Bu yıkımı Rehber İmam'ın karakterine bağlayanlar - yalnızca partiler değil- halkın da gözünü bağladılar.

Şimdi de "Sandıkta kaybettik; ama" diye başlıyor ve savaşım ruhunu yitirmeyen azınlığa, "Umudunuzu yitirmeyin!" deme hayınlığıyla son direnci de ham hayallerde boğuyorlar.

Oysa devlet yıkılmışsa bunun kağıt üstünde davası olmaz!

Yırtılan şalvarın davasının da olmayacağı gibi.

Demokrasi tuzağına 1989'da düşen aydınımsılar, şimdi de cehennemin dibinden yine demokrasicilik oyunu gösteriyorlar.

Acı çekilecekse çekilecek; daha da acıttıkça düşünülecek!

Demokrasi cambazları, gözboyama tiyatrosunda yalnız bırakılacak!

Rehber İmam 16 yıldır fetvalarla yönetiyordu; şimdi revolver onda; şeyhler emrinde; tüm etnik azınlık milliyetçileri yanıbaşında.

Gerisi boş söz.

Karadeniz kıyılarında yaşayanların 16 yıldır sandık desteğine, Araplaşan cihad erlerinin silahlı baskısına bakmak, etnik cehennemin ziftini anlatıyor...

Daha ne yazabilirim ki!

Zifiri karanlığın 100 yıllık örgütlü akışını yazdım aldırmadılar.

"Başkanlık sistemi öyle mi olacak, böyle mi olacak" diye halkı oyalayanlara,  "Palavrayı bırak Rehber İmam'a bak!" diye haykırırken kulaklar tıkalı, yürekler kördü.

Ulus Dağı, 25 Haziran 2018