Zaten iklim değişikliği, küresel ısınma ve iklim göçleri, okyanusların, denizlerimizin, göllerimizin, akarsularımızın, havamızın, gıdalarımızın ve genel çevrenin hızla kirleniyor olması gibi ciddi anlamda bir küresel felaketin eşiğindeyiz.

 

Paranın, ekonominin, mali akım şemalarının da gereğince yönetilemediği izlenimlerinin toplumda geniş şekilde yer bulduğu, bunun yazılı ve görüntülü medyada kesintisiz olarak servis edildiği çok vahim günleri yaşamaktayız.

 

Piyasalar adeta sahipsiz kalmış bir görüntü içindedir. Tüketici hakları, yasal ve evrensel insan hakları yerle yeksan edilmiş garip bir süreç yaşıyoruz.

 

Kimin eli kimin cebinde tuhaf ve tehlikeli bir toplumsal süreç yaşıyoruz.

 

Ateş düştüğü yeri yakıyor. Yaşamımız için en hayati ürünler, gıda maddelerine zam üstüne zam, hangi ürüne ne kadar zam yapılmalı, buna kim karar vermeli, neye göre karar veriliyor, gibi konular, tamamen sahipsiz ve yanıtsız.

 

Ben 58 yıllık piyasa adamıyım. Yıllarca bu tür görevlerin içinden geliyorum. Bu nasıl bir gidişattır anlaşılmaz noktada. Şikâyetlerinizi yana yakıla izah ettiğiniz kurumlar da bizi yüz üstü bırakmakla meşgul. Kime nasıl güveneceğiz, vatandaş çaresiz, vatandaş savunmasız. Yetkili kurumlarımıza sesleniyoruz. Lütfen yönünüzü vatandaştan yana bir dönüverin de Yasal ve anayasal sorumluluklarınızı yerine getirmiş olun.

 

Et ve ürünleri 100 TL’yi çoktan aşmış. Süt ve süt mamullerindeki artışlar saatlere düşürülüyor bir görüntü içinde, meyvenin sebzenin yanına yaklaşılamaz hale geldi.

 

Devlet büyükleri ekranlarda bu konuda bir an için yüreğimize su serpiyor. Vatandaşı kazıklayanlara büyük cezalar yazıp onları mahvederiz şeklinde beyanlarda bulunuyorlar ama sonuç yok. Tacirler ise O devlet büyüklerine adeta rest çekercesine, “Bize gücün yetmez” dercesine bastırdıkça bastırıyorlar, bağıra çağıra, çarşıda pazarda vatandaşa acımasızca kazık atıyorlar. Piyasada öylesine garip bir görüntü var ki, vatandaşı perişan eden bu vicdansız, acıma duygusu olmayan sektörlere karşı ilgili kurumlar adeta seyirci. Toplumda bu imaj oluşmuştur. Zira şahsen bu tür durumlarda ilgili kurumlara kademeli olarak yapmış olduğumuz seri talep ve itirazlarımız karşısında bile vatandaşı insan yerine koyarak, adam hesabına alarak sesimizi dinleyen yok.

 

İsteyen yetkililere yeriyle yurduyla, örnekleriyle olayı nakledebiliriz.

 

İnsan hak ve hukukunun adaletin, haklı istek ve taleplerin, sınırlı isyan ve itirazları yerlerde süründüğü, sürüklendiği, ayak sürümelerin moda haline getirilerek vatandaşın yüz üstü terk edildiği bir ülke olarak düşünmek ve düşündürmek istemiyoruz.

 

Vatandaşın ne demek istediği, neyi niçin dillendirmek istediği gündeme alınmalı. Vatandaşın ihmal ve istismar edilmemesi bakımından gerek genel piyasada sektörler üzerinde gerek kurumlar ve yetkililer üzerinde ciddi ve sürdürülebilir bir oto kontrol mekanizması kurularak piyasalar disiplinize edilmelidir.

 

Bu konularda bu sesleri dinleyerek gerekeni yapmayan kurum ve kuruluşlara, vicdansız ve merhametsiz sektörlere hakkımızı helal etmiyoruz. Her şey vatandaşın canına “TAK” demiştir.