Sayın Valim,                                                                                                     

 

    Öncelikle yüksek kamu menfaatlerinin ve halkın sağlığının korunması adına da olsa size bu mektubu yazmak zorunda kaldığım için çok üzgünüm. Engin hoş görünüze sığınarak hadiseyi özetlemeye çalışayım:

 

    Şöyle ki; günümüzde en üstten en aşağıya kadar hangi kapıyı çalsak “DUR”

    “PANDEMİ VAR GÖRÜŞEMEZSİN “ deniliyor.

 

    “EN ÜST TEDBİRLERİ ALDIM, ÇİFTE MASKE KULLANIYORUM” denilse de kanayan yaraya bir antidot sürmeye gücümüz yetmiyor. Büyük bir hüzünle dönüp gidiyoruz izimizin üstüne.

 

    Bu yüce milletin hayrına 30 yıl hizmet vermiş bir bürokratım. Yetmedi, 28 yıldan bu yana da gönüllülük esasına göre beldemizin, bölgemizin ve milletimizin her sorununa birlikte karşılıksız olarak hizmete devam etme sevdasını yaşıyoruz.

 

    İZNİNİZLE ŞİMDİLİK OLAYLARDAN BİR TANESİNİ İFADE ETMEK İSTİYORUM. Kentimizin değişik yerlerinde bir haftada kurulan semt pazarlarında yaşananlar nedeniyle halk perişan, halk çaresiz, halk bezmiş, halk tükenmiş, halk yalnız, halk kendisine sahip çıkacak koruyucu bir güç arıyor.

 

    Pazarın kurulduğu mahalde çok geniş alanlar içinde yollar ve kaldırımlar arabalarla işgal edilmiş, trafik keşmekeş, pazar yerinde onlarca pazarcı; (şimdi tatil, öğrenciler de babalarının yanında) var gücüyle gün boyunca ara vermeden bağırıp çağırıyor. Alışverişe gelen halk, sağırlaştıran bu yoğun gürültü ortamında, birçoğu üç beş dakikada pazardan kaçıp uzaklaşmak istiyor. Başkaca çirkin olaylar da oluyor. Güvenlik “YOK” noktasında, zabıtamız nerede, gıda güvenliğini sağlayacak görevliler nerede, “Yürürlükteki Gıda maddeleri tüzüğüne göre” özellikle pişirilmeden ve yıkanmadan yenen gıdaların açıkta satılmaması gerekirken, tuğla, çimento briket gibi inşaat malzemeleri nasıl açıkta satılıyorsa, her türlü gıdamız da aynen inşaat malzemeleri statüsüne tabi imiş gibi, her türlü güvenden uzak şartlar altında (kışın çamur, yazın ve baharda tozun toprağın etkisi altında) satılmaktadır.

 

    Süt ve süt ürünleri, zeytin yağları, şekerli ve unlu gıdalar vb. hassas türden gıdalardan, 1593 sayılı Hıfzıssıhha Kanunu’nun ve GMT’nin ilgili hükümleri gereği, rutin olarak kimyasal ve bakteriyolojik numuneler alınması, herhangi bir gıda terörü, gıdalarda bir kimyasal terör var mı yok mu denetlenmesi gerekir.

 

    Esnafın yüzde 90’dan fazlasında maske takma alışkanlığının olmadığını görmekteyiz.

 

    Ayrıca çok sayıda esnaf tezgâhtaki ürün etiketine büyük boy harflerle (mesela kiraz 5 TL) yazmakta, müşteri “2 KİLO VERİR MİSİN “ diyerek 10 TL uzatıyor.

 

    Bu defa esnaf (2 KİLO İSTEDİNİZ 10 LİRA DAHA VERECEKSİNİZ” diyor.

    Müşteri şok oluyor ve “NEDEN 20 TL?” diye sorunca,

    “BAK ABLA ORADA YARIM KİLOSU 5 TL YAZIYOR” diyor.

 

    Mikro harflerle “yarım kelimesi, okunamıyor. Bu tuzaklama hareketi ve diğer hususların sorumluları her kimse-kimlerse haklarında gerekli yasal işlem başlatılmasına, karar verilmesini arz ederim.