Dağlarımız,
taşlarımız delik deşik ediliyor. Yedi bölgenin insanından sıkça atılan
çığlıklar, maden ocakları, taş ve mermer ocakları…
Gün
geçmiyor ki yurdun herhangi bir yerinden halk tabakaları “Yandım Allah”
demesin. Başta Türk kadını, çocuklar olmak üzere, kırsalda insan toplulukları
oluk oluk sokaklara dökülüyor.
Topraklarımız
diyor, hayvanlarımız diyor, ekmek teknemiz elimizden alınıyor, sularımız
kuruyor, yaşam alanlarımız talan ediliyor diyor.
Mahkemelere
başvuruyor. “Durdurulsun bu vahşet, Biz nere gideriz, Toprak ve hayvancılık
tarımımız yok oluyor, Ey devletim, Ey Hak dağıtanlarım, Ey Yetkililer” diyor ve
bas bas bağırıyor.
Adeta
tarihte bir Çanakkale, bir İnönü, bir Sakarya mücadelesi misali halk
tabakalarımız elleri havada, gözleri yolda adalet bekliyorlar.
Ey
yetkililerimiz duyun sesimizi” diyorlar. İçine düşürüldükleri durumu başkaca
nasıl ve hangi dille anlatabilsinler ki…
Bir avuç
grup, şahsi menfaatleri için dağları, taşları köstebek yuvasına
dönüştürüyorlar.
Her alanda
sürdürülebilir kalkınmamızın yolu bu ve benzeri aymazlıklarla kapatılmış
oluyor. Halkımız yatırımlara asla karşı değildir. Memleketin hayrına olan her
türlü yatırımı alkışlamaktadır halkımız.
Ancak
insanların sosyal, ekonomik, ekolojik, sosyolojik, psikolojik, fiziki ve şimik
olmak üzere can damarına hançer dayanırsa, yaşamla ölüm arasındaki sınır
görünür hale gelmesine sebep olan yatırımcılara da insan vicdanı tahammül
edemez. Bu konularda ilgili kurumlarımızın mutlaka teyakkuza geçerek,
halkımızın anayasal ve evrensel haklarına dayalı, hak ve hukukunun teminiyle
meri mevzuatı yerle yeksan ederek şahsi çıkar sağlama adına toplumları göz ardı
eden zihniyetin eylemlerine de izin verilmemelidir.
Devletin,
yüce Türk milletinin, halkımızın, hülasa toplumun yaşam hakkı, yasalar
doğrultusunda korunmalı, gözetilmeli, memleketimizi, ormanları, doğası, yeşil
dokusu tahrip edilerek ülkemizin kelleşmesine, susuz kalmasına ve zaten
kapımızdaki baş belası sera etkisiyle, iklim değişikliği olaylarına katkı
verilmemesi yönünde aklımızı, fikrimizi kullanarak 84 milyon insanın ve 776
milyon kilometre kare misak-I millimize sahip çıkma noktasında sağduyumuzla
hareket etmeliyiz.
İlgili
kurumlarımızca, koruyucu tedbirlerin en acil seviyede alınarak derhal eyleme
geçilmelidir. Aksi halde memleket ve toplum mahvolur.
Yarın çok geç olabilir…