Ben bir orman köyünün insanıyım. 1940’lı, 1950’li ve 1960’lı yıllarda benim köyümün ormanlarında çıkan kaza yangınları dedelerimizin babalarımızın sarıldıkları, kazma küreklerle gece gündüz cansiperane çalışarak engellemekteydi.


    Köylerimizdeki orman evlerinde orman bakım memurlarımız oturur, her gün düzenli olarak ormanlarda gizli gizli dolaşırlar, çobanların ellerindeki keser balta ve tarha gibi kesici avadanlıklara el koyarlar, ceplerindeki kibritler memurlar tarafından teslim alınırdı. Yetmedi; ormancılarımız Cuma günleri camilerde toplanan vatandaşlarımıza ormanlarımızın önemi hakkında konuşma yaparak halk bilgilendirilir, orman sevgisi aşılanırdı. Araba yoktu, imkân yoktu, ormanlarımızda yol yoktu. Halkımızın öz verisi ve fedakarlığı vardı.


    GELELİM GÜNÜMÜZE: At var, araba var, motorize güç var, tüm ormanlarımızda at yolu var araba yolu var ama ormanlarımızda rutin olarak orman bakım memurlarımız yok.


    Ancak ormanlarımızda müteahhitlerce tıraş kesim yapılacaksa yahut seyreltme çalışması olacaksa ormancılarımız o vesileyle ormanlarda olabilmektedir. Bunun dışında görevlilerimiz mahaldeki orman evinin lojmanı yahut binanın bulunduğu yerde toplu halde yaşamaktadırlar. Herhangi bir yerde ormanda yangın başlaması ve duman çıkması halinde o noktaya hareket etmektedirler. Bu şekildeki duruş, yangınların çıkarılmasına ve ormanların korunmasına yetmemektedir. Son 20 -25 yılda gerek çobanlar tarafından gerek bilinmeyen meçhul şahıslar tarafından ormanlarımız ve ekosistem üzerinde açılan yaralar ve orman yangınlarının önlenmesine matuf önerilerimize, fahri çalışmalarımıza rağmen bizler STK olarak dikkate alınmıyor olmamız hepimizi derinden üzmektedir. Orman yangınlarının engellenmesi için sunduğumuz raporların, işbirliğine, fahri katkılarımızın kabulüne dayalı yakarışlarımızın da göz önünde tutulmaması ayrı bir üzüntü kaynağı oluşturmaktadır. 


    Bizzat kurumlarımız defalarca ziyaret edilerek; ormanlarımız üzerindeki tahribatların durumu tarafımızdan anlatılmaktadır. 


    Gereği yapılıyor mu? 


    Ormanlarımızın, illegal ellerin, kanun düşmanlarının keyfiyetlerine göre yol geçen hanı haline getirilmesi engellenmelidir. Aylık, 3-6 aylık ve bir yıllık planlar yapılarak, projeler hazırlanarak yeşil dokunun tesisi, orman varlığımızın korunması birinci önceliklerimiz arasında yer almalı, sivil orman jandarması kurulmalı, orman pasaportu yöntemi üzerinde durulmalı, ortak akla uyulmalıdır. Rutin olarak ormanlarımızda orman bakım memurlarımız sürdürülebilir mesaileri başlatılmalıdır. Haftasonu Antalya'da çıkan üç yangınla yüreğimiz yandı. Hatta gerekirse bölge orman teşkilatımızda revizyona gidilebilmelidir.