*GAZİPAŞA’ MIZIN unutulmaz öğretmenlerinden, Küçük Fahri diye anılan, M. Fahri Oğuz (1929-1979), sadece ‘DENİZE DÜŞEN TAŞLAR’ ını anlatmamış öykülerinde  ilçesinin. Sözel denizine de dalıp, günümüz gençlerinin belki de anımsamadığı, aşağıda büyük harflerle yazdığım, nice sözcükleri de anmış:

*”Denize iniliveren yerdeki, beş altı metrekare genişliğinde YASSI bir taşı da, + Bir kuytu köşecikteki ÇIRA KIYMIKLARINI da, +Eline bir taş alıp kırarak oltaya takacağı GÖSCÜLLERİ de, + Yine aynı kıyıda soyulmuş kabuğundan sular akıtılan AĞIYI da, + Fundalıklardaki, cennet meyvesi sayılan, MURT ağaççığını da, + Üşüyen ellerini, içine sokarak yürüyen bir zavallının YENLERİNİ de,+ Bir başkasının:”Ver şu ellerini BAKEYM deyişini de,+Bir öykü kişisinin ‘ama’  yerine kullandığı EMME sözcüğünü de,+ Işığa, aydınlığa ŞAVK, ağaç dallarından yapılmış tarla bekçisi kulübesi anlamındaki TALBAR, tarlaya TALLA, sebze meyve ve muz için yapılan cam seralara CAMEKAN, kalça yerine BALDIR, olumsuz cinsel duygulara ÇİĞLENMEK, dalları kırmızı kabuklu kocayemiş ağaççıklarına SANDAL, can alıcı meleğe EZRAİL, kullanıla kullanıla küçülmüş sabun artıklarına KİRTİK, bir önceki gün yerine EVVELİGÜN, hoşlanmak yerine HAZZETMEK, kızların memesine BİCİK, bizim dinden olmayana CAVIR, fıstık tarlalarını beklerken yaban domuzlarının kaçarken çıkardığı sese KARACAYIRTI, mısır hasadı için DARI KIRMAK  dendiğini de düşürmüş ilçesinin sözel denizine…

*Gençlikteki o güzelim yılların GIDIM GIDIM YENİŞİ,+ “Hiç üşümüyorum yerine kullanılan ÜŞÜDÜĞÜM YOK denişi,+ Bir olumsuzluğu vurgulamak için YOK DEVENİN PABUCU, +Birilerini kandırmak amacıyla ALLEM GULLEM EDİLMESİ,+ Beddua yerine: GÖZÜ ÇIKASICA, bir koca için O KOCAMAYASICA, ADI BATASICA, kızı için SENİ DOĞURACAĞIMA BİR TAŞ DOĞURSAYDIM, ANASINI KEDİLER KOVALASIN,+  İş işten geçti artık yerine ÇAKAL ÇAYI GEÇTİ, İyi denebilecek huyu olma hali HIRLILIK anlatımları da var yerli ve bizden olan öykülerinde…

*Çaresizlikten giyilen yanlış numaralı ayakkabıların FART FURT ayaklardan çıkışı, Bir olumsuzluktan dolayı birilerinin ÇIĞRINA ÇIĞRINA kaçışı, yağmurların bazen ÇİSEN ÇİSEN yağışı, nemli anlamında HAVANIN Çİ gitmesi, yaylalardan akıp gelen çayların oluşturduğu küçük havuzlara BÖĞET, rahatsız edici bakışlar için KEL KEL BAKIŞ, aç gözlü yaklaşımlara BULDUN DA BUNUYORSUN, cinsel duygulardan uzak yakınlığa DÜNYA AHRET KARDAŞIM OLA anlatımları biz Gazipaşalılara yabancı değil.

*Özlem duydukça Toros Dağları gözlerinin önünde dev gibi DİKİLİVERİRMİŞ, +Üşüdükçe zorunlu olarak sobalara odunları BASEDERMİŞ değerli yazarımız. +İçki içen sarhoş gruba ZIKKIMLANDIĞINIZ YERDE AYIKIN,+ GAN AYAKLI da denen kadın kısmı için SAÇI UZUN DEEL Mİ, GANIVERİR, +Bunlardan olumsuz adı çıkanlara ise DAĞIN ŞIRFINTISI denirmiş oralarda..ARAP ARABA YÜZÜN GARA+YANLIŞ ADIM KEL DÜŞÜRÜR ADAMI+ İYİ KÖPEK ÖLÜSÜNÜ GÖSTERMEZ, ALLAH KERİM AMA KUYUSU DA DERİN  özlü sözleri de sinmiş anlatımına ilçemizin ve içine ‘sözel deniz’imizin… 


*VE eğitimde Minik Hoca, sanatta ressam ve şair, gökçeyazında öykü yazarı M. Fahri OĞUZ (bence) şu yargı ile sunmuş felsefesini:-Huzur mu dediniz?

-Huzur ya!..Ne zannettin?..SULAR,AĞAÇLAR; BULUTLAR,YERYÜZÜ,GÖKYÜZÜ VE KENDİ VAROLUŞUM…BUNLARA ŞÖYLE GERİNE GERİNE BİR BAKIP “OHHH!!! DEDİNMİ HİÇ LAN; ŞÜKRETTİN Mİ?..


(Saygıdeğer öğretmenimizi  aramızdan ayrılışının 39'uncu yılında özlemle anıyor;  bu kitabını Gazipaşalılarla yeniden hazırlayıp buluşturan  emekli öğretmen Sn. Uğur Yetkin ve birlikte çalıştığı vefali arkadaşlarına  teşekkür ediyorum.)