Demirel'in bu sözünü duyduğum günden bu yana, pek severim. Sevsek de, sevmesek de, yaşamın bir gerçekliğini anlatır. Her ne kadar İlk tümceye Demirel ile başlasam da, yazacaklarım siyasi değil ama, İnsan'ın olduğu bir yerde siyasetin de dışında olduğu bir konu da yok, olmuyor ki!..

Hani bir öykü vardır; çoban, oğlunun kendisi gibi çoban olmasın, bir işi, mesleği olsun da ekmeğini kazansın, hoca olsun diye bir referans mektubu ile gönderir, yıllar sonra da oğul artık ben oldum, olgunlaştım deyip, Oflu Hoca'dan köyüne gitmek için izin istemede ısrar edince, Oflu Hoca da 'tamam git' demek zorunda kalır ve çocuk da köyün yoluna düşer ya.

--Yolda, Cuma namazını kıldığı köyün imamının vaazını eleştirince, caminin hocanın "bu güne kadar sizin namazlarını kim kıldırdı, cenazelerinizi kim yıkadı, ... "gibi sözlerinden sonra, "bu bir kafirdir, aramıza nifak sokmak istiyor" deyince, genç hoca da temiz bir cemaat linçi yaşayınca; yediği dayaktan sonra, yeniden Oflu Hocaya dönüp, yol yordam, adap erkan öğrendikten sonra, dayak yediği köyün camisinde kıldığı Cuma namazından sonra, aynı hocanın, aynı vaazına bu kez eleştiri değil de övğü ile başladığı sözlerini, hocayı kutsayan sözler ile sürdürüp, ahaliye hoca için "bu, ne kadar muhterem bir hoca, saçından-sakalından alının her tel sakal-i şerif, giysilerinden alınan her parça da kutsal emanettir" deyince, hocanın saçının sakalının yolunup bayıldığı, giysilerinin param parça olduğu gün, acılar içinde kıvranarak uyanan hocanın başında bekleyen genç için hocasının söylediği sözler çok manidardır:

--"Tamam artık, ilk gelişinde(cuma cemaatinden dayak yediği) bu işin(hocalığın/imamlığın) ilmini öğrenmiştin, bu gelişinde(bu kez gencin sözlerinden etkilenen cemaatin hocanın sakal-ı şerf olsun diye hocanın saçını sakalını yolduğu) de, bu işin İLM-İ SİYASETİNİ öğrenmişsin" der.

--Yerel seçim sürecine girdik ya, nereye gitsek, kimin ile karşılaşsak, var ise de siyaset ve adaylar, yok ise de siyaset ve adaylar. 'Bööö gelmeye başladı" yine.

--Çoğu kişinin eleştiri ve kaygıları maalesef haklıda. Nasreddin hocanın dediği gibi, "eşeğimizin kaybolduğunu " görmek için dağın ardını görmeye gerek yok, "türkü söyleyerek aran eşek" biraz zor bulunur da. Hani "el, elin eşeğini türkü söyleyerek arar" derler ya.

--Kişiler olarak o kadar "BEN MERKEZLİ" olmuşuz ki, sanki "DÜNYANIN MERKEZİ" bizmişiz gibi davranıyoruz. Siyasette de, kişisel olaylar ve davranışlarımızda da.

--Oysa, günümüz insanını SOSYAL BİR VARLIK olarak tanımlamıyoruz. Sosyalleşip, kişiselliği bir yana bırakmak gerekli iken, neden ben merkezli davranmayı, bencil olmayı tercih ederiz?

--Oysa dünya, o kadar çok ve büyük ki, görgüsüzlüğü bırakıp, birazcık paylaşmayı öğrensek, neler neler olmaz ki. Olmayacak ki.

--Akılımızda başkaları varken, karşımızdakinden tek bizi sevmesini beklemek, bir lokma ekmek, iki kaşık çorba karnımızı doyuracakken, görgüsüz çocuklar gibi elimizi, ayağımızı her şeye bandırmanın, daldırmanın anlamı ne ki?

--Görgüsüz, sevgisiz ve bencil yaşıyoruz artık. Her şeyin merkezine kendimiz koyarak.

--Bencilleşerek, sosyal yaşamak istiyoruz.

--Oysa, sosyal yaşam bencilleşerek değil, sosyalleşerek, paylaşarak olur.

--Kırgız yazar Cengiz Aytmataov'un dediği gibi gerçekten "Sevgi emek ister". Peki biz, kişi olarak, toplum olarak biri birimizi seviyor muyuz? Biri birimize güven duyuyor muyuz?

--Kuşku, güvenin eridiği buz dağının içidir. Başlayınca, kendini de bitirinceye kadar erir gider.

--Oysa güven, biri birimize hoyratça dağıtacağımız, ortalığa saçacağımız tek şey olmalı.

--Sosyalleşiyoruz, enternasyolleşiyoruz, gelişiyoruz derken, kişiselleşmek, bu çağın en garip çelişkisi olsa gerek.

--Önce kendimiz anlamaktan başlamalıyız. Sonra da çevremizi, daha sonra da toplumu ve evereni anlamalıyız.

--Yoksa, "ben, ben, ben" derken, hepimiz birer kanserli deri hücresi 'ben' gibi, birer 'ben' olup gideceğiz. Ne kendimize, ne de toplumumuza bir hayrımız olmadan.

--Zamanın gereklerine, yaşamın gerçeklerine, sosyalleşmemizin boyutuna rağmen, anlayacağınız, "rağmene, rağmen" ben böyleyim deyip, yaşayamayız. Yaşamamalıyız!..

--Başkalarından bir şey beklemeden önce, önce kendimizden başlamalıyız her şeye!..