DÜŞÜNMEK, SORGULAMAKTIR!..

Hani, insanı tarif ederken, tanımlarken "İNSAN, DÜŞÜNEN BİR VARLIKTIR" deriz ya. Bu tanıma bu gün bi güldüm, bi güldüm ki sormayın gitsin. Neden mi? Sebebine Buyurun!..

--Düşünmek, İnsanoğlunun evrimleşerek geldiği bir sürecin sonucudur. Bütün ilkel canlılar gibi insanoğlu da, temel gereksinimleri doğrultusunda, yiyip-içip, gezip-tozup, yatıp-kalkıp gününü gün ediyordu. Dişi cinsi tarafında da tercih edilir ise de, neslinin devamının gereğini yapıp geçiyor ve buna da yaşam diyorlardı. Oh, ne ala!. Öyle bir noktaya geldi ki insanoğlu, insanlık diye bir süreç yarattı. Ve bu insanlık dediği süreç içinde, çalıştı, çabaladı, kendini ve çevresini eğitti, değiştirdi, dönüştürdü.

Öyle ki, bulunduğu yere sığmadı dağlar, denizler aştı, 20 yy sonları ilk olarak Ay'a gitmek için çabalarken; 21 yy girerken de Mars'a, Güneş'e gitmek için çabaladığını görüyoruz.

İşte her şey de burada ayrışıyor. Bir kısım insan, kendini, çevresini, ülkesini eğitiyor, değiştiriyor, dönüştürüyor; bir kısım ise, ekmek elden su gölden "ekmek bedava, su bedava" cinsinden yaşayıp gidiyor. Acaba neden? Hani demiştik ya, "İnsan düşünen bir varlıktır" diye. Aslında herkes düşünüyor. Düşünmez sandıklarınızın bile neler düşündüğünü bir bilseniz, ya da bir analiz etseniz küçük dilinizi yutarsınız. Osmanlı Emperyalist devletler tarafından parçalanmış, alınması gereken yerler alınmış, arada kalanlar (Musul gibi) sürüncemeye bırakılmış, alınamayan yerlerde de bizlerin yaşamasına izin verilmek zorunda kalınmış. Geçmişi karanlık birisi (ki bu zamanda hiç bir şey gizli kapaklı ve karanlık değildir. Her şeyin bilgisi ve belgesi vardır. Bulmak isteyene) çıkıyor, Devletin temel değerlerine laf ediyor, saldırıyor, hem de devletin olanakları ve gücünü kullanarak. İster sarıklı olarak, ister püsküllü olarak.  Hani, Kenya’nın kurucusu Joma KENYATTA'nun misyonerlerin Afrika'ya gelişleri için dediği “Beyaz adam geldiğinde, bizim topraklarımız, onların ellerinde İncil vardı. İncil’i verip bizi uyuttular; gözlerimizi açtığımızda İncil bizim elimizde, topraklarımız onlardaydı” sözleri herkes için çok anlam çıkartılması gereken sözlerdir.

Peki "Beyaz Adam" sadece Afrika'ya mı gitmişti. Osmanlı'yı parçalayıp, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmaması için elinden geleni yapmamış mıydı.

Lord Courson, İsmet Paşa'ya, Lozan görüşmeleri sırasında "Sunduğum her öneriye itiraz ettiniz, saygı duyarım, hatta bunları şu günlük için cebime koyuyorum, fakat ekonomik sıkıntılar yüzünden İleride dara düşüp bize yardım için geldiğinizde, burada reddettiğiniz herşeyi, cebimden çıkartıp önünüze koyacağım" dememiş miydi? Afrikalıların bile ayıktığı bu gün, biz ülke olarak, millet olarak niçin hala derin gaflet uykusundayız. Birleri açık açık ihanet içindeyken; Büyük Atatürk Gençliğe hitabesinde "..Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. ..." dediği halde, bu gaflet uykusu nedir? Cambaz bakarak, günü gün ediyoruz. Bir gün "Başkanlık" bir gün "Genel" bir gün "Yerel" seçerek; arada bir de terörün başını ezerek, sanki bilgimiz dışındaymış gibi yeni hayali düşmanlar yaratıp onlar ile savaşıyormuş gibi yaparak günleri geçiriyoruz.  Karganın ağzındaki peynir gibi, bizi boşuna koşturtup konuşturtup ağzımızda ki peynire bile göz diktiler. İki lokma yiyeceğimize bile, farkında değil miyiz? Hani İnsan "düşünen hayvandı". Herkes, her şeyi işine geldiği gibi anlamayı tercih ediyor.  Dün radyolar, sonra TV'ler, neler neler "gavur icadı" diye tu kaka yapılırken, bu gün en çok bunları, bu tu kaka yapanlar kullanıyor. Bu da bir evrimleşme süreci olsa gerek.!..

Artık, öyle çok evrimleşiyoruz ki, bu değişim ve dönüşümleri takip etmeye dermanımız bile kalmıyor.

Atalarımız, "her şey aslına çeker" demişler.  Acaba bizim ülkede, şimdi her şey neye çekmeye çalışıyor Allah aşkına? Altlarında son model arabalar, ultra modern "akıllı" evler, en ünlü marka giysiler ile, acaba hangi asıl'a dönülüyor sizce? Bizim asıllarda bunlar yok da!.. Hani "insan düşünen hayvan" dı ya.  Burada iki ayrı anlam ve kavram var. Acaba diyorum, biz hangisine giriyoruz Ülke çoğunluğu olarak. Yeni bir yıla daha girerken, aklımızı başımıza alıp da bir düşünsek mi? Ne dersiniz.!..