Geçenlerde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel MACRON, 1915 Yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşanan Tehcir (Zorunlu Göç) olayının başlangıcı kabul edilen 24 NİSAN gününü, sözde “Ermeni Soykırımını Anma Günü” ilan etmiş ve bu konuda Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı bilgilendirdiğini de açıklamıştır. Bu açıklamanın ardından, TC. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü tarafından bu kararın şiddetle kınandığı, 06.02.2019 tarihinde kamuoyuna duyurulmuştur.


Bay Macron'un, bize "Ayıdan post, gâvurdan dost olmaz" atasözünü anımsatan bu talihsiz Kararının amacı, yakın bir zaman önce Fransa'da yaşanan "Sarı Yelekliler" direnişinde kaybettiği saygınlığını yeniden kazanmak ve daha önce Ermeni kopuntularına (diasporasına) yaranmak için seçim vaadi olarak verdiği ‘soykırımı tanıma’ sözünün gereğini yerine getirmek olduğu anlaşılmaktadır..

 

GÖZARDI EDİLENLER…
Ne var ki tarihsel ve hukuksal gerçeklere aykırı ve siyasal nitelikte olduğuna da kuşku bulunmayan, böyle bir girişimin; AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Büyük Dairesinin 15.10.2015 tarihli PERİNÇEK Kararında, "1915 yılında meydana gelen olayların 'soykırım' olduğuna ilişkin bir Mahkeme kararının mevcut olmaması karşısında, soykırım yapılmadığını savunmanın da düşünce özgürlüğü bağlamında bir suç oluşturmayacağı; kaldı ki o tarihte böyle bir suç tanımının bulunmadığı ve uluslararası hukuk literatüründe de yer almadığı” şeklindeki hukuksal gerekçeleri (argümanları) gözardı edilerek yapılmış olduğu da yadsınamaz.


Oysa Türkiye’nin, İnsan Hak ve Özgürlüklerinin bir güvencesi olarak gördüğü AİHM'nin, soykırıma ilişkin kararlarıyla asla bağdaşmayan bu girişimin, tamamen öznel ve siyasal bir getirim (rant) sağlamaya yönelik bulunması bir yana, kendi Mahkeme kararlarına bile uymayarak hukukun tepelenip ayaklar altına alındığı gözetildiğinde; diğer AB. Üyesi devletler için bağlayıcı nitelikte olmasa bile, Türk toplumuna karşı haddini aşan ayrılıkçı bir tutum olduğunu hiç duraksamadan söyleyebiliriz.

 

Ne yazık ki bugün, kimi Avrupa devletleri gibi tarihsel süreç içinde yaptığı sosyal ve hukuksal devrimlerle İnsan Hak ve Özgürlüklerinin yayılıp gelişmesinde büyük katkıları olduğunu her zaman övgüyle dile getirdiğimiz Fransa’nın, küçük bir kesimin "soykırım" sav ve iftiralarına alet edildiğini ve halen siyasal çıkarlar için kullanıldığını görmekten derin üzüntü duyduğumuzu da belirtmek isteriz.

İNSANLIĞIN GELECEĞİ İÇİN…

Yukarıda kısaca açıkladığımız hukuksal gerekçelere karşın; sözde Ermeni soykırımını tanıyan Avrupa ülkeleri şunu bilmelidir ki çağdaş Türk ulusu, yüzyılı aşkın bir zamandan beri mevcut olmayan ve işlendiği de kanıtlanamayan asılsız bir suçlamadan ötürü ağır töhmet altında bırakılmasını ve saygın diplomatlarımızla ailelerinin Fransa’da yuvalanan ASALA Ermeni Terör Örgütü tarafından kalleşçe şehit edilmelerinin onulmaz acısını unutmamış, ancak insanlığın geleceği için yüreğine gömmüştür.

 

Sonuç olarak Bay Macron'un; "İşlendiği zamanın yasalarına göre suç sayılmayan bir eylemden ötürü kimsenin suçlanamayacağı ve cezalandırılamayacağına" ilişkin evrensel hukuk kuralını, yine AİHM’nin bir olayın soykırım olduğuna Cumhurbaşkanları ile yasama ve yürütme organlarının karar veremeyeceğini; bu yetkinin tarihçilerle hukukçulara ait olduğu yolundaki kararlarını, keza geçmişte Fransa’nın, Cezayir ile diğer Afrika ülkelerinde dinsel ve emperyal amaçlarla yaptığı linç ve kıyımları bilmediği ya da haberi olmadığı söylenemeyeceğine göre, tepkiyle karşıladığımız ayrılıkçı tutumuna karşı en iyi yanıtı; aydın Fransız toplumu ile dünya İnsanlık Ailesinin vereceğine inanıyoruz.

 

Çünkü biliyoruz ki çağdaş Türk toplumu, Ermeni kopuntularının dayattığı bitmeyen soykırım yalanları ile didişerek değil; adil bir dünyada erinç ve barış içinde, onuru ile hep birlikte yaşamak istemektedir.                                                                                                                                                               

Adaletin erdemine inanan dünyanın bütün aydınları, gelin siz de katılın bize ki bitsin artık bu zillet!