“ Servetini kaybeden çok zarar eder. Arkadaşını kaybeden daha çok zarar eder. Fakat cesaretini kaybeden; her şeyini kaybetmiş demektir.” Der Ünlü İspanyol yazar Cervantes yüzyıllar öncesinden.

Doğrudur, çünkü cesaret her durumda ve her şeye rağmen yeniden başlayabilme gücüdür aslında.

İlk çağlardan bu yana insanoğlunun en büyük özlemi, toplum içinde güçlü olmaktır. İlk çağlarda bu güç, kaba kuvvete, beceriye ve ayakta kalmaya dayanırken, giderek ekonomik bakımdan güçlü olmaya dönüşmüştür. Paranın en büyük değer olduğu günümüzde mal mülk sahibi olmak, gücü elinde bulundurmak demektir. İşte bu yüzden zengin olmak, servet sahibi olmak insanlar için çok önemlidir. Ama bir gün bu serveti herhangi bir nedenle kaybetmek, zenginken yoksul olmak insan için bir felaketmiş gibi algılanabilir. Oysa bu o kadar da önemli değildir. Çünkü maddi zararlar telafi edilebilir. Önemli olan sağlık, mutluluk, dostluk gibi insanı hayata bağlayan zenginlikleri kaybetmemektir.

Çok sevilen bir dostu kaybetmenin acısını düşünün bir kez. Bazen malını mülkünü kaybetmenin acısından bile daha ağır gelir sevilenleri kaybetmek. Sevgi ve bağlılık duygularıyla dolu gerçek dostlukların kaybı; mal mülk kaybından daha çok yıkar insanı. Daha büyük zarar verir bu kayıplar insana. Ve kolay kolay da telafi edilemez.

Ama bir insan için en büyük kayıp, cesaretini kaybetmektir. Çünkü insanın yaşamı boyunca en büyük zenginliği cesareti ve girişimci ruhudur. Eğer insan cesaretini kaybetmişse, yaşamdan hiç umudu kalmamışsa, o insan için yaşamayı gerektirecek amaç da kalmamıştır.

İşte bu yüzden, Cervantes’in de dediği gibi; gerçek zenginliğimizi; cesaretimizi, hayata direnme gücümüzü ve girişimci ruhumuzu asla kaybetmemeliyiz. Çünkü her şeye rağmen yeniden başlayabilmek cesaret ister.