Ders verir gibi ahkam kesmek istemiyorum ama, bir şeyi hep birlikte anlamının yolu da eğitimden geçiyor. Maalesef.

--Türkiye Cumhuriyeti yeni kurulmuş. Kurum ve kuruluşları bir avuç aydın tarafından dünya örnekleri de göz önüne alınarak, onlardan esinlenerek yepyeni modeller üreterek oluşturmaya çalışılıyor.

--Demokrasi kavramı henüz pek anlaşılmasa da, Devlet kavramı oluşmaya ve gelişmeye başlamış, başta balkanlar ve Avrupa'da olmak üzere dünyanın bir çok yerinde yeni devletler oluşmaya, kurulmaya, kurdurulmaya başlanmıştır.

--Orta Doğu ve Balkan Devletleri birer birer İngiliz, Fransız, Amerkan, Rusya güdümlü kurulurken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise, bir gurup asker-sivil yurtsever aydını ile Osmanlı'nın talan edilen toprakları üzerinde kurulmaya çalışılmaktadır.

--Ve dünyanın ilk ve tek Emperyalizme karşı savaş vererek kurulacak Devletinin temelleri atılmaya çalışılmaktadır.

--Gıda için şeker fabrikaları, kıça giyilecek donlar için basma fabrikaları kurulmakta, eğitim için eğitim birliği yasası çıkarılıp, başta köy çocukları olmak üzere genç neslin eğitiminin sağlanması için yatılı bölge köy enstitüleri, meslek okulları, yapılmakta ve ülke bir direnç kazanmaktadır.

--İlk sorun aşılmış, Devlet kurulmuştur. Hem de Emperyalist Devletlere karşı.

--Çağın bir başka gerçeği daha vardır, o da DEMOKRASİ.

--Peki demokrasi nasıl gelecektir ülkeye?

--Çözüm gayet basit idi. Çok partili sisteme geçilir ise, sorun çözülecek ve ülke demokrasiye geçecek idi.

--Dünya'da olan her şeyin bir gerekçesi vardır.

--Tarlasında eken, biçen, döven; dükkanında, iş yerinde işine bakan insanların ekmekten başka bir dertleri yoktu o yıllar.

--Maalesef başka birilerinin ihtiyacı vardı, "demokrasi" adı altında ülkeyi yeniden sömürgeleştirme sürecine.

--Amerika, Marsall yardımları altında, "bedava peynir fare kapanında olur"un bilinmesine rağmen, yardımlar aldı. Hem da Anadolu'nın bakir meralarında ineklerin, koyun-keçilerin sütlerinin yerine süt tozları dağıtarak;

--Ege, Akdeniz ve Marmara’nın o güzel yabani zeytinliklerini kestirip yerlerine çam ağaçları diktirip, köy kızlarına "zeytin yağlı yiyemem, basma da fistan giyemem" türküleri söyletip, oynatarak planlarını adım adım uyguluyordu.

--Ben burada ne Amerika'yı, ne de emperyalizmi suçlarım. Elbette ki yaptıkları iyi, güzel ve ülkemin hayrına değildi ama, ey halkım sen de neden sazan gibi bu çıkar güçlerinin otlarının uçlarına bağladıkları ucuz otomobil, uçak, sanayi ve tarım ham maddesi verilmesi tuzağına neden düştün.

--Neden, her mahallede bir zengin yaratacağız yalanlarına kanıp, bizim mahallede hepimiz varsıl olalım yerine neden ben mahallenin "zengini" olma hayallerine kapıldın?

--Sanki Yüzlerce yıldır Osmanlının her köşesinde medreseler, kuran kursları, camiler varmış gibi, Cumhuriyete neden bizim de yok diye saldırdın, zokayı yuttun?

--Adamlar artık aleni kendi belgelerini yayınlıyorlar, sizi nasıl darbeler ile kandırıp, nasıl sinsi sinsi kendi sömürme, emperyal planlarını uguladıklarını.

--Artık herkes biliyor, sizler hariç, hangi tarikat ve şeyhin arkasında kimlerin olduğunu, kimin değirmenine su taşıdığını, ama sen görmek istemiyorsun.

--Binlerin arkasına düşüp namaz kıldığı meczup çıkıp, Allah'ın cehennemi için yanmayan terlik ve kefen satarken, kendi dünyasında ellerine Kor ona virüsünden korktuğu için ellerine eldiven bile takıyor.

--O uçsuz bucaksız sanılan Dünya'nın ne kadar da küçük olduğunu Kor Ona virüs salgını sonra herkes gördü.

--Halkın refahı ve halkın geleceği için var olan sosyalist sistemli devletler ile, her şey patronların, emperyal soyguncu şirketlerin kârları için var olan Kapitalist-Liberal devler arasında ki farkı kör gözler bile gördü.

--Sosyalist-Kömünist Küba ve Çin dünyaya salgın için hekim, ilaç yardımı gönderir iken, kapitalist sistemin şirketleri kâr hırsı ile en gerekli sağlık malzemelerini bile karaborsa satıyor, özel hastaneler ise, bu karmaşa ve salgından da ne kârlar elde edriz diye ellerini ovuşturyorlar.

--Okullar, işyerleri kapnmış, öğrenciler okul, çalışanlar iş derdinde, Devleti ele geçirmiş cemaat gurupları ise, ilk okul çocuklarına ilahiler dinletip, Adnan Menderesin idamını çizgi film olarak gösteriyorlar. Sanki bu olayı savunun var imiş gibi.

--Uluslararası sermaye haklı olarak her türlü fırsatı, cemaatler, tarikatlar, sermaye grupları aracılığı ile kullanıyor.

--Eee sen de hala neden gözlerini yumup, aklını her türlü aydınlık, güzel şeylere kapayıp olanlara öküzün tirene baktığı gibi bakma be.

--Dünya'da sınırlar hastalık sebebi ile kalkıyor. Sistemler, insanlık için bir birleri ile yarışıyor.

--Gelecek herkes için bir bilinmez hale geliyor.

--Bir gerçek var ki, Devlet var ise, kişiler de, insanlar da var. Devlet yok ise, kış gününde çırılçıplak olunduğunu, kalındığını görmek için illa da, Yunanistan'ın sınırını kapatıp, mültecileri soyması mı gerekiyordu?

--Yep yeni bir değişim dalgası kapıda. Muktedirler ne yapar ise yapsınlar, duvara gelinip toslanmıştır. Çıkış kalmamıştır.

--Çünkü, senin verdiğin oylar ile, siyaset de, devlet yönetimi de, üretim de, sosyal yaşam da, sosyal güvenlik de duvara toslamıştır.

--Gözün aydın!.. Geçmiş OLsun.