Öyle sözler vardır ki, söylerken ondan daha doğrusunun olmadığını düşünürsünüz bazen. Örneğin, Necip Fazıl Kısakürek'in “Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu!.."

--Şimdi yola nasıl çıkıldığına bakılmadan, yolu, yolculuğu ve çıkılanları konuşmak pek afaki olmaz mı?

--İnsan yaşamında öyle şeyler vardır ki, bazen alır başınızı gidersiniz. Nereye mi? Neresi olursa olsun. Yeter ki burası olmasında denilen cinsten.

--Bazen de, her şey sizin kontrolünüzdedir, her şeyi görür, yaşar, planlar ve yola çıkarsınız.

--Ya yollar.

--Yollar öyle tekin yerler değildir oysa. Yolda, yollusu vardır, yolsuzu vardır insanların. Hepsine de rastlayabilirsiniz, hiç birine de rastlamadan da gideceğiniz yere, zamana da gidebilirsiniz.

--Oysa insan, insanoğlu değişen, dönüşen kendini değiştiren, geliştiren bir varlıktır. Tabi bir zamanların ünlü bir politikacının dediği gibi, "bağlanıldığı yerde otlayanlar" da az değildir.

--İnsan, gerçekten doğanın yarattığı en güzel yaratıktır.

--İnsan, doğanın yarattığı en vahşi yaratıktır da.

--İnsan, vicdanı olan, yüreği olup seven, kini olup her şeyi yok eden-mahveden, her şeyi güzelleştiren varlık ya da yaratıktır da.

--Alacağınız genel tanımlar, genel durumlar için geçerli,

--Her olay, kendine özgü koşullar ve konumlar için değerlendirilmesi gerekir.

--Bizler için dünyanın en iyisi olan birisi, bir başkası için cani, dünyanın en kötüsü olabilir. Tersi de. Etrafınıza bir bakın.

--O yüzden, yaşam bir yolculuk ise; yola çıkarmaktan başlayıp, kimin ile nasıl, nereye, ne zaman, neden gibi birçok soruyada yanıt bulmamız gerekmektedir.

--Benim yaşamımda insan ve insan ilişkileri ile ilgili en enteresan deneyimim, Antalya'dan Ankara'ya Üniversiteye geldiğimde yaşadığım arkadaşlıklar ve ilk ayların olayları, gözlemlerimdir.

--Hepimiz, Türkiye'nin dörtbir yanından çok farklı ailelerden, ortamlardan, eğitim şartlarından, terbiyelerden, sosyal ve ekonomik koşullardan gelmişiz.

--Hani bazı kağıt oyunlarında derler ya "elim, beş benzemez ile dolu" diye. İşte Üniversitenin ilk günleri aynen öyle idi. Herkes aynı sınıfta, aynı amfide, aynı koridorda, aynı yemekhanede, aynı yerleşkede idi ama apayrı dünyalardan, apayrı insanlardık.

--Ürkek olanlar, kendini pahalıya satmak için her yolu deneyenler, neler oluyor ya, kim bunlar diyenler. Evden, kentten gelir iken, aman oğlum/kızım oralarda insanın hırslısı da, hırsızı da vardır, aman dikkat et başına bir şey gelmesin denilip, her şeyden tedirgin olanlar, nem kapanlar. Say say bitmez.

--O ilk günler, haftalar hatta aylar tez geçer. Oluşan gruplar azalır, çoğalır, dağılır, yenisi kurulur. Anlayacağınız oyun kağıdı destesi gibi bir karılır, dağıtılır oynanır. Bir daha, bir daha.

--Ve artık, herkes kendi yöresel, etik, kültürel, ekonomik, sosyal, siyasal vb çevre ve koşullarına göre oralarda konumlanır, kendine yer bulur, bir yer yapar ve yaşar gider.

--Bir de hep bir arayış içinde olanlar vardır.

--Hani gömlek düğmesinin yanlış düğümlenmesi gibi, ilk düğmeyi yanlış düğmelemek ile başlayanlar herşey. Allah onlara kolaylık versin. Düğmelemeye alttan da başlasalar, doğru delik ile doğru düğme biri biri ile buluşmaz, üstten başlasa da.

--Çünkü kendini, ne olduğunu, ne beklediğini; ne ve kimler ile olması gerektiğini bilmek, anlamak gibi dertleri yoktur.

--Çükü onlar seçmezler çevrelerini. Ya bir arkadaşları-eşleri dostları onlara bir çevre, eş seçerler ya da birleri onları gözlerine kestirmiş ise ona yem olmaktan kurtulamazlar.

--Ve yaşamları yaz sıcağında ayran yayığı gibi çalkalanır durur. Hoş, yayık içindeki yoğurt ilk başlarda karışır hoştur. Güzel bir ayran olmaya başlar amasıcakta çalkalandıkça ekşimeye, köpürmeye başlar ve ne yoğurdun yoğurtluğu, ne de ayranın ayranlığı kalır ortada.

--Sonuçta, "bir çuval inciri berbat ettikten" sonra her şey anlanır, anlaşılır amaneye yarar ki?

--Evet, yaşan bir garip süreçtir. Neden ise, herkesin bir doğrusu vardır. Oysa insan sosyal ve toplumsal bir varlık olduğu kadar duygusal ve aklı olan bir varlıktırda.

--İşin enteresan olan tarafı, insanlar arası ilişkilerde, bazı insanlar çok akıllıdır. Bazıları ise, kendilerini akıllı sanarak, şafakları geç atar.

--Masumlara bir sözüm yok amakendini çok akıllı sananlar maalesef, hiç ciddiye almadıklarının oyuncağı olduklarını iş işten geçtikten sonra anlarlar ama;

--Anladıklarında ise "dereye su gelene kadar, kurbağanın gözü çoktan patlamıştır"

--Bugün dünyaya gözünü açanlara, gözü açık olanlara, gözü tok olanlara, bakar kör olanlara anlayacağınız insanlara selam olsun

--Anlayacağınız sorun, "yola çıktıklarınızı, yolda bulduklarınız ile değiştirmeden" önce, sorun yola nasıl ve kimin ile çıkacağınızdadır.

--Boşuna debelenip durmayın!..