Arabada gider iken radyom hep açık olur. Saat başı ise haberler, değil ise artık nihayet TRT-3/Name açık olur. Bazen istasyon arar iken de, rastladığım güzel radyolarda yok değildir.

--Dün yine arabamda radyo açık akşamüstü yorgun, üzgün ve kırgın eve dönerken, bir şarkı çalıyordu:

--Sezen Aksu’nun yazdığı sözler içinde:"Lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçmiş" geçmiş diyordu.

--Sahiden ya "bizim zamanımız neydi?"

--Memleket ara sıra sıkıntıya girse de, 1980 öncesi yıllarında halkımız her şeye duyarlı, aydınlar gözünü budaktan esirgemiyor

--Ağzı olan değil amasöylediği dinlenenler konuşuyor, herkes de dinliyordu. Tabi, her zamanki gibi sahibinin sesi olanlarda yok muydu. Ooooo, ne kadar isterseniz.

--Ama bu günkü kadar da hiç bir zaman olmamıştır sanırım.

--Gazetelere bakıyorum, okuyorum, TV'leri izliyorum. Aman Allahım, ne yediler ise ondan yemek, ne içtiler ise ondan içmek, mest olmak istiyorum.

--Aynı haber saatinde, bir yandan bal-börek yiyen halkımızın mutluluğundan söz eden bakan-bakmayan kim var ise onlar konuşuyor; az sonra köşe başında bunalım geçiren sokaklarda açlıktan, sefaletten, yoksulluktan sürünen insanları görüyorum.

--Nereye gider isem gideyim, (Allahtan sadece Hava alanlarında yok) otobüs terminallerinde, garlarda, sokak ve caddelerde dilenen onlarca insan ile karşılaşmaktan bıktım

--Çok üzgünüm ama, "Allah rızası için, çoluğunun çocuğunun başı için, ......" laflarından nefret eder oldum bunların sayesinde.

--Kendi derdine derman olmamış iken bir de Ortadoğu ve dünyanın aş evi olduk gitti. Büyükler derlerya: "El işine avukatlık yapar, kendi derine avukat arar" diye aynen öyle.

--Kim ne derse desin, eğitimin bozulması, insan kalitesinin de bozulmasına neden olmuştur. Bizlerin kalitesinin bozulması ise, dünyanın da, ülkelerinde siyasi kalitelerinin bozulmasına neden olmuştur.

--Bu çağda, bu bilinçsiz bir tercih midir?

--Sahiden sizce olabilir mi? Asla.

--Ekmekler ile başladı bozulma. GDO'lu deyip laf ederken bir de baktık ki, çöplükte olanına bile razıyız.

--Seçim ülke, yaşadığımız yerin yönetimini seçmek midir?

--Eee , evet ne var bunda, Laf mı ediyorsun diyebilirsiniz.

--Evet laf ediyorum:

--O zaman, her yerde seçtiklerinize bir bakın.

--Seçilmiş krallar yaratan bir hal aldı. Eskiden bir şey olanlar, bir şey yapmak için çabalarlardı.

--İşin garip tarafı şimdi ise, bir şey olmayanların, bir şey imiş gibi pazarlandığı ve bir şey olmak için "acemi nalbantın, gavur eşeğinde öğrendiği " gibi, öğretip gidiyoruz. Tabi olanlar bize, gidenler de bizden gittiğini iş işten geçtiğini anlayarak.

--Evet, siyaseti bu bilinçsizlik, bu bilinçsizliğin ürettiği, yarattıkları ise de siyaseti tıkıyor da haberimiz yok.

--Hala kendi kendimiz bile, her benzin zammından sonra "ben 50 liralık alırım" esprisini yapabiliyor ise, bize her şey müstahak.

--Bizim parti, benim tanıdığım mantığı ile hoşgörü sınırlarını zorluyor isek işin sonu gelmiştir. Zaten istenen de, beklenen de budur. Sizler de bu noktaya kadar gelmişseniz şafağın atmasını beklemekten başka bir şey kalmamıştır.

--Dünya'da bir çok ülkede neler oluyor?. On yıl sonra emekli maaşını nasıl alacağız, ya da alabilecek miyiz kaygısını kaç kişi taşıyor ki.

--Herkese ve her şeye söylenecek o kadar çok şey ve söz vardır ki, söyleseniz ne işe yarayacak.

--İnsanoğlu ilk çağlardan bu yana birçok sosyolojik süreç yaşaya yaşaya, bir çok süreci aşa aşa bu günlere gelmiştir.

--Bu yılları ya da bu yüzyılı da sonunda aşacaktır. Ama sürüden, topluluğa, topluluktan toplum olmaya ve de en son millet olmaya kadar ne süreçlerden geçtiğini anlaması, bilmesi şartı ile.

--Bu olur mu? Ben her zaman umutluyumdur. Tarih insanoğlunu hep iyiden ve güzelden yana taşır. Ama acılar ile ama güzellikler ile. Ama taşır. Belkide, bu acıları çeken, başkalarını düşünen insanların yüzü suyu hürmetine. Belki de onların bu emekleri için

--Ne idi o şarkı "Lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçmiş."mi diyordu. Hadi canım sende, bilgi ve örgütlü toplum her zaman bir şeydir ve zamanı geçmez, zamanı gelir.

--Çünkü, biz iyilikten, güzellikten, emekten, üretimden, sosyal adaletten, dayanışmadan yana insanlarız. Ömrümüzü de bunun için harcadık. Ha, bir çoklarınızın hoyrat seçimleri ile hem kendinizi, hem de hepimizi mahvettiniz ama yapacak bir şey yok.

--"Bir deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı uğraşır " derler ya. Eeee ne yapalım, bu bozulan, kirlenen yok edilen dünyayı yeniden güzelleştirmek yine bize düşecek.

--Önce, kendimizin sonra da birbirimizin farkına vararak.

--Düzenimizi bozan, huzurumuzu kaçıran her şeye karşı: "Kurtuluş yok tek başına, ye hep beraber, ya da hiç birimiz."