Çok garip bir dünyada yaşıyoruz. Şimdi de bunu yazınca ben güldüm. Yeni mi anladın diye. Yok yeni anlamadım da. Neden?

--Sahiden bu dünya neden bu kadar garip. Ya da bu kadar garip olmak zorunda mı? Sahiden ya!..

--Nereden çıktı bu giriş. Dün ve evvelsi günden.

--Hafta sonu çok ciddiye aldığım, "TÜRKİYE SİYASETİNİ ANLAMAK" konu başlığında, Bilkent Üniversitesinde yapılan iki günlük bir seminere katıldım. Hem de paraya kıyarak.

--O kadar yol çekip, zaman harcayıp, kafa patlattıktan sonra, her oturuma ilişkin olan konuları, her gün yazayım diye düşündüm. Altı oturum, altı günlük kalem yorgunluğu iş.

--O da ne. Hani, ben bazen kime denk gelir ise, bazılarınıza "masum sapıklık" yaparak Messenger’dan yazdıklarımı gönderiyorum ya. Baya kişiye gönderdikten sonra, Facebook Amcanın uykusu açılmış olsa gerek, "sayfa kullanım kuralları gereği, paylaşım yapamazsın" dedi.

--Eeee ne yapalım biz de yapmayız be abi dedik. Ne yani, zaten her seçim sürecinde koşturan binler gibi ben de koşturup, seçim sonrası kazandırılanlar nasıl olsa "yeni krallar" olmuyorlar mı; bize sabahın olup olmadığını soran olmayacağını öğrenmedik mi de, hâlâ "Köyün Delisi" olmanın ne alemi var ki.

--O yüzden bugün siyasi bir şey yazmak içimden gelmedi.

--Nasıl olsa artık bu ülkede, bu cenahta her koyunun kendi bacağından asılması geleneği sürüyor. E yani, koyun olmaya ne ihtiyacımızı var ne de niyetimiz. Umutlarımızı ve devrimci özümüzü yitirmedik, kimseye de kul, köle olmayız!..

--Biz sadece, etimizden, sütümüzden, yapağımızdan, koyunluk deneyimlerimizin bir moka yaramasını istedik. O kadar.

--Kimsenin de böyle bir derdi olmadığına göre. Bize de kalan.

--"Sevda Yüklü kervanlar" şarkısını söylemek.

--Aslında enteresan bir yaşam öyküsü vardır; müziğini sevenler çoktur, belki den de iki kadehli masalarda çok dinlemişimdir bu parçayı, "öf ülen öfff" diyerek.

--Şimdi de "Müslüm Baba" filminde söylenmiş; sanırım bir kez daha ünlenmiş. Öylemi, bilmiyorum ama.

--Yıl 1968. Benim gibi aklı evveller, "68"i duyunca "68 Kuşağını" anlarlar. Hani Devrimci, Atatürkçü, Çevreci ve Aşk kokan.

--Oysa Müslüm baba(Gürses), bu parçanın plağını 1968-69 yıllarında çıkarmış ilk olarak.

--Her şeyde olduğu gibi, emeği geçenleri değil de, bize satanları pek severiz, pek çok kişi gibi biz "emeğe saygı" duyalar da!...

--Filmde söylenen şarkıyı Timuçin Esen seslendirmiş ya, şarkıya ilişkin her şey, şiir, beste her şey onun diye anılıyor sanki.

--Adana'nın çok eski adı Seyhan’dır. Bu parçanın söz ve bestesi Adana/Seyhan'ın Karvezir Mahallesinde 1931 yılında doğan bir yoksul ama yüreği sanat ile çarpan SELAHATTİN SARIKAYA'dır.

--"Kul Seyhanı" mahlasını kullanan.

--"Haziran da ölmek zor" olduğunu için midir bilemem ama o 24 Mayıs 1996 tarihinde Adana'da yaşama veda etmiştir.

--Genelde bir şey söylesen, büyük abiler; burada iki kelam etsen facebook abilerinin büyük gözaltısın da, nasıl olsa de seçimler bitti, kazanan "kendisi kazandı", herkes "eski krallarımız öldü, yaşasın yeni krallarımız" havasında iken, biz de en azından olanları unutuncaya kadar iki kelam türkü tutturalım .

--"Sevda yüklü kervanlar

Senin kapından geçer

Aşk şarabı içenler

Senin derdine düşer

-------Bu han garip yatağı

-------Bülbül derdim ortağı

-------Aşkın söyletir beni

-------Feryat feryat

---------------Sevdan ne zor şey imiş

---------------Düşmeden bilemedim

---------------Eller erdi murada

---------------Ben murada ermedim."

--Valla kimin ne muradı olmuş bilemem ama, ben bugün türkü modundayım. Facebok'da dahil, kimse ile takışmak istemiyorum.

---"Bu han garip yatağı

-------Bülbül derdim ortağı ...... .....Feryat, feryat!..."