"Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,

Birinciliği beyaza verdiler" diyordu Özdemir Asaf 1980'lerde yazdığı bir şiirinde. Evet ya, gerçekten, renkler mi kirlenmişti, yoksa Dünya mı kirlenmişti de, renkler bozulmuştu.

--Her şeyi öyle hızlı tüketiyor, kirletiyor, bozuyor ve berbat-kullanılmaz hale getiriyoruz ki, sormayın gitsin.

--Doğduğum Ailem'de, Çevrem'de; okuduğum taşra okullarında ve ve belalı yıllar 12 Eylül öncesinde "başın belaya girmez" dedikleri Üniversitemde(H.Ü) bana hep öğretilen "iyi olmam", "güzel olmam", "dürüst olmam", "insanları, ülkemi sevmem", "doğruluk ve dürüstlükten ödün vermem" gibi say say bitmeyecek güzel şeylerdi.

--Evet ya, yaşamımı hep bunlar üzerine kurmuştum.

--Antalya'da beyaz eşya satan bir tüccar olacakken, bir rastlantı sonucu çalışmak zorunda kaldığım Ankara'da, aldığım ücret ile hem ev kiramı hem de masraflarımı karşılamakta zorlanıp, ben dönüyorum Ankara'dan, Antalya'ya deyince, Sevgili Babamın bir öyküye bağlı olarak söylediği bir söz, bana yaşamının en önemli derslerinden birini vermişti:

--"Bir sövecek kadar, haklı ol!.."

--İnanılmaz bir şey ve sözdü.

--12 Eylül öncesi, "Milliyetçi Cephe Hükümetleri" dönemi, bir arkadaşının oğlu kamuda bir yerde Genel Müdür Yardımcısı. Solcu olduğu içinde, bir görevden alıyorlar, mahkeme kararı ile yeniden atıyorlar ama anında yine görevden alıyorlar.

--Canına tak eden kişi, en son aldığı mahkeme kararı ile Genel Müdürün kapısını çalıyor ve:

--"Ben mahkeme kararımı aldım ve göreve dönmem gerek. Beni atayacak mısınız?"

--"Elbette ki, hiç endişeniz olmasın!.."

--"Peki, görevden de alacak mısınız?"

--"Ondan da hiç endişen olmasın!.."

--Zaten canına tak etmiş adam, bildiği bütün küfürleri sayarak:

--Sayın Genel Müdür, bu Devletimin size adam gibi yönetin diye emanet ettiği makamımdan istifa dilekçem. Tamam benim makamımı, görevimi aldınız. Peki, Babamın ....'da ki bu tapulu tarlalarını da alacak haliniz yok ya" der ve kapıdan çıkar gider.

--Babam da bana, "biz senin ev kiranı karşılarız durumun düzelene kadar sorun değil, yeter ki sen, BİR KÜFÜR EDECEK KADAR HAKLI OL!.." demişti.

--Çok daha sonra anlamıştım, "bir küfür edecek kadar haklı olmanın" erdemini. Gerçekten muhteşem bir duyguydu.

--Bir küfür edecek kadar haklı olmak. Tabi, buna bir ekleme daha yapmam gerek. Yine belki bu gün sevgili Babam anımsamaz, unutmuştur ama, yine bana: "Birisinin Anasına küfretmek için, Anana güvenmek gerek" demişti.

--Haklı ve düzgün olmazsan, haklı olarak insanlar senin de foyanı ortaya serebilirler, "senin de ananı" diyebilirlerdi.

--İyi mi kötü mü bilemem ama tepem attığı zaman, hak edenin anasına iki kelâm edecek kadar sözümü esirgememişimdir.

--Evet ya, artık günümüz dünyası bizim öğrendiğimiz değerler dünyası değil. İnsanı ile, çevresi ile, yönetimleri ile her şeyi ile değişti. Bozuldu. Özdemir Asaf'ın dediği gibi, "Bütün renkler hızla kirlendi, birinciliği beyaza verdiler"

--Ne acı değil mi, oysa her şeyin bir tadı, bir rengi vardı. Bir anlamı vardı. Her şey değişti. Bir talandır, bir yalandır aldı başını gidiyor.

--Milyonlarca yıllık Dağlar, yüzlerce yıllık ormanlar maden/mermer ayağına yok edilirken, unuttuk: "Dünyanın bize atalarımızdan miras kalmadığını, çocuklarımızdan ödünç aldığımızı."

--Her şeyi öyle çabuk kirlettik, yok ettik ve bozduk ki, artık farkında bile değiliz oysa "ter temiz" olan her şeye hasretiz.

--İnsanlar, dostluklar, ilişkiler, sevgi, saygı her şey ama her şey bozuldu. Kirlendi. Soldu.

--Değer miydi?.

--Gölcük körfezinin kokan, renk değiştirmiş o deprem öncesi halini anımsarım. Bir de, deprem sonrası, o mas mavi deniz kokan halini.

--İyi ve güzel şeylere sahip olmak için illa da, doğanın bir şeyleri yıkıp, yok edip bize yepyeni acılar ile bir şeyleri vermesini mi beklememiz gerek?

--Belki farkında bile değiliz ama kirli, bozulmuş, solmuş bir dünyada, temiz, güzel ve çok renkli gibi yaşıyormuş gibi yapıyoruz. Yaşamıyoruz.

--Farkında mıyız?.

--Yanınızda, etrafınızda, üstünüzde olan her şeye bir bakın.

--Cebinize, çantanıza, koynunuza koyduğunuz sanal dünyanın sanal insanlarına bir bakın Allah aşkına. Size yakışıyor mu?

--Ben şahsen, bir çok kişi için üzülüyorum. Utanıyorum.

--Üstlerinde, ceplerinde, çevrelerinde olan, taşıdıkları ve hoşnut oldukları bu çevresel, kişisel, düşünsel, ahlaksal kirlilik ve pislikten.

--Genele bir sözüm yok da, güzel, etiği olan, pırıl pırıl insanların kirlenmesine; çevrenin bozulmasına ve yok olmasına öyle üzülüyorum ki.

--Sormayın gitsin!..

--Değer mi?

 

*Özdemir Asaf(1923/Ankara-1981/İstanbul-Asıl Adı: Halit Özdemir Arun)