Öncelikle ne ve kim olduğumuzdan başlayıp, nereden gelip nereye gittiğimize bir bakmamız en doğru yol olacak. Yoksa laf kalabalığı ve laf ebeliği yapmaktan bir yere varacağımız yok.

--Yok Ademden geldik, yok maymundan evrimleştik ya da ağaç kovuğundan çıktık. Nereden gelir iseniz gelin, nasıl evrilir iseniz evrilin, nereden çıkar iseniz de çıkın. Sorun bu değil zaten.

--İnsan olarak sorumlu olduğumuz şeyler nelerdir ve kimlere kaşıdır?

--İnsan önce kendine, nesline, ailesine, çevresine, topluluğuna, toplumuna, milletine ve devletine sorumlu olması gerekir.

--Sorumluluk deyince, sorumluluğu da tanımlamak gerekir.

--Kişiler bir kendilerine-aile ve yakın çevresine karşı sorumlu olduğu gibi, bir de başka insanlara, toplumuna, devletine ve milletine karşı da sorumluluğu vardır. Olması gerekir.

--Bu sorumluluklar aile-toplum gelenek ve görenekleri ile belirlendiği gibi terbiye ile de sınırlanmış, tanımlanmıştır.

--Toplumsal ve devlete karşı sorumluklar ise, genel kurallar, örf, adet ile olduğu gibi devlet gibi yapılarda da yasalar ile tanımlanmıştır.

--Bütün sosyal olaylarda olduğu gibi bu konuda da, genel tanımlar içinde sınırlar çizilse de, birbirini hem etkiler, hem de belirler.

--Kişinin tekil olarak kendisinin yapacağı hata, suç ve yanlışlar öncelikle kişiyi, sonra da aileden başlayarak çevresini etkiler.

--Örneğin, kişinin yapacağı hırsızlık, ahlaksızlık gibi konular kişi tarafından yapılmış olsa da, çevresini ve taraf olan diğer toplumsal tarafları etkiler. Devlet gibi kurumsal yapıların vereceği cezaların sonuçları gibi.

--Bu genel konular herkesçe bilinmekte ve görülmektedir.

--Ben asıl görülmeyen ya da görülmek istenmeyen bir konuya değinmek istiyorum.

--Kişinin aldığı kararların ve yaptığı işlerin bazıları, kişisel tercihi imiş gibi görüse de, toplumsal olarak kendi katmanlarını, sosyal statülerini ya da sosyal sınıflarını da etkiler.

--Bazı şeylerin yasal ve ahlaki durumları ve sorumlulukları vardır.

--Bir kişi, yasal olarak haklarını kullanarak bir şeye sahip olabilir. Ancak, sahip olunun o şeyin, toplumun genelini ilgilendirdiğinden; olayın toplumunda olduğu gerçeğini gözden kaçırır isek, ortaya ahlaki bir sorun çıkar.

--Her gün neredeyse açlıktan, yokluktan, yoksulluktan, işsizlikten bir yurttaşımız ya kendini asarak, ya kendini zehirleyerek intihar ediyor ya da şakağına iki kurşun sıkarak yaşama veda ediyor.

--Bir insan olarak bütün bu yaşananlardan, olanlardan kendimizi hiç mi sorumlu tutmayacağız?

--Hiç mi vicdani, insani bir sorumluluk yüklenmeyeceğiz?

--İnsaf ya, bu yazıyı yazmaya başlayalı daha bir saat bile olmadan, sanal ortamda "Manavgat Eski Hisar Mahallesi’nde müzik öğretmeni, kendisine ait müzik atölyesinde tabancayla intihar etti."yi paylaşıyor.

--Değerli dostlar, ey güzel insanlar tek tek bu insanlara, bu topluma neler oluyor.

--Gerçekten Martin Luther King'in dediği gibi mi, olacağız. Gerçekten Kurtuluş yok tek başına "Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız.”

--Bu gün için tuzumuz kuru olabilir. Ama insanın kardeşi, yakınları, akrabaları, konusu-komşusu, yurttaşı vardır sorumluluk duyması gereken.

--Biz ne zaman oldu da bu güzel duygu ve düşünceleri yitirdik?

--Ne zamandan beri, artık "Her koyun kendi bacağından asılır" oldu.

--Anadolu’nun gün görmüşlerinin ulu sözleri vardır: "Güvenme güzelliğine bir sivilce yeter,güvenme zenginliğine bir kıvılcım yeter.." diye.

--Toplum içinde yaşananlar her ne kadar bu gün kişisel gibi görünse de, gittikçe de bir ateş çemberi gibi büyüyor ve çok kişiyi içine alıyor.

--Siyasi tercihlerimiz ile yarattığımız canavarlar gittikçe devleşirken, insanlar, kişiler gittikçe yalnızlaşıyor ve güçsüzleşiyor.

--Örgütlü olan kesimler kendi çıkarlarını koruyabilirken, örgütsüz kesimler ise en temek haklarını yitirmekte, yok olup yoksullaşmaktadır.

--Her şeyin farkındaymışız gibi davranıp, hiç bir şeyden habersizmişiz gibi yaşıyoruz.

--Hiç istemediğiniz, bu gün için başka ocaklara düşen ateşler, sizin ocağa da pek uzak olmayabilir.

--Böyle olmasa bile, hani bizler. "komşusu aç ikeni, tok yatan bizden değildir" diyen bir geleneğin devamıydık..

--Soysuzlaşılıyor mu, yoksa sorumsuzlaşılıyor mu anlamadım gitti.