Yaşamın her alanında olduğu gibi, sosyal ve siyasal alanın da geçiş dönemleri çok önemlidir. Bu önem, bu sürecin yaratacağı sonuçlar ile ilgilidir. Eğer, süreç doğru kurgulanmış ve bilinçli bir şekilde yürütülüyor ise, ne güzel; yok sarhoş gibi sallana sallana gidiyor ise ise, eyvah ki, ne eyvah!..

--Bu gün, gençler hariç toplumun çoğu 2.000'li yılları anımsar.

--2002'li yıllar, bir zamanlar peşlerinde koşulan, Mesut Yılmaz'lar, Tansu Çiller'ler neredeyse unutulmuş/unutturulmuş; Bülent Ecevit yok sayılmış; partilerinin başında ki, Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar ise görmezlikten gelinmiştir.

--Memleketin her tarafı "yeni dünya düzeni" kurucularınca karış karış dolaşılıyor, esnaf, tüccarlar her kesim ile gizliden gizliye görüşmeler yapılıyordu.

--3 Kasım 2002'de Genel Seçimler yapılıyor ve TBMM'ye Adalet ve Kalkınma Partisi(AKP) ile CHP giriyor. Giriyor ama, %40'a yakın seçmenin oy verdiği (DYP, MHP,ANAP, DEHAP, GP, SP, DSP) gibi partiler TBMM dışında kalıyorlar.

--18 Kasım 2002'de, Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı olduğundan, Abdullah Gül Başbakan olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 58. Hükümeti’ni kuruyor.

--Öyle algı yönetimi, böyle süreç yönetimi, yur içi-dışı bağlantılar, 24 Ocak 1980 kararları ile verilen sözlerin bir bir yerine getiriliyor.

--Ve 17 yıl genel, 25 yıl da İstanbul yönetiminde her yol kullanılarak kalınan İktidar, bir 31 Mart gecesi sallanıyor ve 23 Haziran 20219 akşamı da çatlıyor ve yıkım İstanbul'dan başlıyor

--İktidandan gidenlerin dertleri başka olacak ama, İKTİDARA 31 Mart akşamı gelenlerin bir dertleri olacak mı? Buna iyi bakmak gerek.

--Siyasi ideoloji ve ilkelerin göz ardı edildiği, sadece günlük siyasetin uygulandığı bir sürecin içindeyiz.

--Her kesimdem, "Atı alanlar Üskadar'ı geçseler de", unutmamaları gereken şey Ülkede, "herkese,her yer Üsküdar'dır." Olayların sıcağı ile farkında olmayız, tekerimiz döndüğü sürece şikayetmiz da olmaz ama, hem yaşam hem de süreçler, sanıldığından uzundur.

--Son zamanlarda bazen espri olsun diye dediğim, "bu yaz yine güneydeyim" sözüm, nazar mı oldu ne, ben hala Ankara'dayım. Yedinci Ok Düşünce Akademisi arkadaşlarım ile yaptığımız bir çalışma sırsında, çalıştığı kurumun deposuna kaldırılan ve unuttuğu bir karton kutudan çıkan kitap enteresandı.

--Osmanlı Defterdarı SARI MEHMET PAŞA'nın "DEVLET ADAMLARINA ÖĞÜTLER/ NESAYIH'UL-VÜZERA V'EL-ÜMERÂ

VEYA KÎTAB-I GÜLDESTE NİZÂM-I DEVLETE MÜTEALLİK RİSALE" kitabını görünce, yeniden gözden geçirdik.

--Yıl 1966, Cumhuriyet Senatosunda içişleri Bakanlığı Bütçesi

görüşülürken Adalet Partisi(AP) Zonguldak Senatörü Akif Eyidoğan, söz alarak içişleri Bakanı Sayın Dr. Faruk Sükan'ı eleştiriyor ve ona, üç nüsha basılan bu kitabı bulmasını ve okumasını ister.

--Amaç, kendilerinin örnek aldığı Osmanlı'nın bile nelere özen gösterdiğini göstermek.

--"Osmanlı Defterdarı Mehmet Paşa, imparatorluğun gerileme döneminin başlangıcında çevresinde gördüklerini eleştirmek için sesini yükselttiği zaman Osmanlı devletinin en parlak dönemindeki kudretli bünyesini düşünmekteydi. Eleştirdiği şey sistem değil onun yönetiliş tarzıdır. Kendi zamanının şartlarını hemen hemen 200 yıl öncesiyle karşılaştırmıştır, ileri sürdüğü öğütler devlette suiistimal veya fesat saydığı şeyleri anlatmaktadır.

---???Devlet yönetiminde görev alacaklarda zekâ, bilgi, namusluluk ve tecrübenin temel nitelikler olduğunu belirtmektedir. Özellikle kamu görevlerine yapılacak atanmalar konusunda çok israrlıdır. Ona göre bu gibi görevliler çok dikkatle seçilmeli, görev isteyenler şüpheyle karşılanmalı, en namuslu ve en iyi yetişmiş, tecrübeli kimseler aranmalı ve önemli mevkiler bunlara verilmelidir. Bu hal Osmanlı sisteminde devletin başarı veya başarısızlığının hemen hemen tamamıyla memurların karakterine bağlı bulunduğu gerçeğini tespit etmektedir.

Mehmet Paşa, memurlar üzerinde Özellikle durmaktadır;

çünkü zamanındaki memurların ahlâkî kusur ve zaaflarınıderinden hissetmiş, bunu Osmanlı İmparatorluğu'nun XV ve XVI inci yüzyıllarda büyük sultanların yönetiminde erişmiş olduğu ihtişamdan sonra gerilemenin başlıca nedenlerinden biri olarak saymıştır.

---Günler tez geçer, halkın sabrı sınırlıdır. O yüzden, zamanın akılcı kullanılmasının önemi büyüktür. CHP'nin Başkanları Millet ittifakı ve halkın taşan sabrının oylarını almışlardır ama, sabrın bir sonun olduğunu da unutmamalrı gerekir. Ben AşıkDüçari'den bir değiş ile sözümü sonlandırayım: "Dinle sözüm al nasihat/ Dağları da kış incidir/ Cahilinen etme sohbet/ Her sözü bir baş incidir".