İlkbahar gelmiş. Dersler bitmiş, ama okul henüz kapanmamış. Dersimiz fen bilgisi. Öğretmenimiz de Kaymakamın hanımı, çok zarif ve çok güzel. Ben, tembelim ama yine de arkadaşlarım konuştuklarında, kendilerinin yerine nöbetçi öğretmenlerden dayağı ben yiyeyim diye beni sınıf başkanı seçiyorlardı ha bire.

--Eeee, sınıf başkanı olunca bira "ağır abi"de olmak gerek. Allah için hakkını da veriyoruz. İlahi Mahmut(Akıncı) Hocam, ömür boyu bizi demokrat-solcu yapıp "çirkin ördek yavrusu" yaptığın yetmemiş gibi, o günlerde de sayende koca sınıfa ve çok sevdiğimiz, beni de çok seven öğretmenime rezil de etmiştin.

--Mahmut Hocam Türkçe Dersine giriyor, bize de ha bire haftada bir kitap bitirtiyor. Aziz Nesin, Yaşar kemal, Ömer Seyfettin, Sait Faik yetmezmiş gibi, bir de kendi Fransızların Victor Hugo'sunun SEFİLLER'ini okutmuyor mu, sorma gitsin.

--O hafta ben, Aziz Nesin'in bir öykü kitabını almıştım Gazeteci Nihat/Cengiz) Ağabeyin dükkanından. Nihat Ağabey, gerçekten dünyanın en tatlı insanlarından. Akraba da oluyoruz. Beni de çok seviyor ama, ben bir de, "Cumhuriyet" gazetesi değil de, "Tercüman" gazetesi okusam var ya, dükkanı götürsem para almaz valla.

--Dedimya, bahar gelmiş, ders programı bitmiş, öğretmenimiz de, herkes istediğini okusun, ders çalışsın dedi. Ben de Aziz Nesin'in bir öykü kitabını okuyorum.

--Tam da ders saatinin ortalarına doğru, sınıfta "çıt çıkmıyor"Ben de Aziz Nesinin bir öykü kitabını okuyorum:

--Köye bir İmam gelir ve köylüler ile birlikte bir Cami yapmaya karar verirler. Ağaçlar kesiler, tahta yapılır, taşlar getirilir bina yapılır, kapı, pencere, sıva, boya-badana derken iş biter ve köylüler camide namaz kılmaya başlarlar.

--Köyün ahalisi namazdadır. Cami yeni olduğundan, yaş ağaçlar kesilerek taban tahtaları çakıldığın/döşendiğinden, zaman ile tahtaların arası açılır.

--İmama uyan köylüler namazlarını kılmaktadır. Ayakta dualar okunmuş, tekbir alınmış ve rukû'ya varılmıştır.

--Hocanında tam önündeki tahtaların arası açılmıştır.

--Hoca tam selam verip,"rukû"ya varmıştır, eğilmiştir ki, burnu tahtaların arasına sıkışır.

--Zavallı Hoca çaresizdir. "Arkadaşlar, burunum sıkıştı" der. Namaz sırasında hocanın sözlerini tekrar etmeye alışık ahali de, hep bir ağızdan, "arkadaşlar, burun sıkıştı" der.

--Çaresiz hoca:" arkadaşlar, gerçekten burnum sıkıştı" der. Ahali de tekrar eder. Ve bu iş yinelenir durur.

--Tam da bu satırları okuyan benim, frenim boşanır ve bir gülme krizine tutulurum. Önce sessizce olan bu gülme, sıra arkadaşım sevgili Hasan'a(Gülkokan) da okuyunca, o da gülmeye başlar ama önceleri ikimiz de sessizce içimizden gülerken, benim fren patlıyor ve bir kükreme ile, başlıyorum gülmeye.

--Sınıf şaşkın, Öğretmen bir anlam vermiyor. Sınıf Başkanı dersin ortasında kükreyerek gülüyor. Tam bir dram.

--"Ne oldu İbrahim, ne var" dese de öğretmenim, gülmekten yanıt vermek ne mümkün.

--Öğretmenim şaşkın. Benden böyle bir şey beklemiyor. Hele sınıf Başkanı olarak benden ise hiç. Ama olan olmuştu. Öğretmene derdimi anlatmaya çalışsam da karizmayı çizdirmiştim artık.

--Beni sevdiği için idareye şikayet edilmemişti ama gözünde ki itibarım yer ile bir olmuştu. Ne yapsam da önceleri, derdimi anlatamadım. En sonunda, kitabı haddimi aşarak öğretmenime verdim.

--Yaptığıma bir anlam vermese de, okul kapanmadan, bana:

--"İbrahim, senin kitap doğurdu" diyerek, iki kitap vermişti.

--Bizler yaramaz çocuklar olsak da, "oku, oku" diyen ne Mahmut Hocalar, ne de önceleri kızsa da, sonra da kitabı niçin verdiğimi anlamış ki, bana bir armağan Azizi Nesin öykü kitabı ile "İbrahim, senin kitap doğurdu" diyen öğretmenlerimiz olmuştu.

--iyi ki doğmuştun Aziz Nesin ama niye gittin ki bir yaz günü ‎6 Temmuz 1995'de hem de 79 yaşında, ömrünün baharında.

--2 Temmuz 1993'de 33 Canın yakıldığı Sivas Madımak Otelinde, gerici, faşist güçlere meydan okumuştun, ölümden dönerek. Neden teslim oldun ki, 1995'de ölüme.

--Vallahi içimde bir kötülüğüm yoktu, derste güldüğümde. Sen de oradan bana, çok komik olmuşsun çocuk diyerek gülümsüyor musun yoksa göklerde bize!!.

--Yıldızlar arasında, ışıklar içinde uyu emi Aziz Nesin. Biz sana masal niyetine öykülerini okuruz. Sen, rahat uyu yeter ki.