Öyle sözcükler, kavramlar, isimler vardır ki, ne tanımlarsanız tanımlayın, hep bir yerlerinde çok şey eksik kalır.Atatürk gibi.O, taaaaa Mustafa'dan başlar, Mustafa Kemal'e evrilir, derken Gazi Mustafa Kemal olurken, tarih onu Gazi Mustafa Kemal Atatürk yapar çıkar.

İngiliz Başbakanı(1916-1922) Lloyd George'nın dediği gibi "İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakın ki, Küçük Asya'dan çıktı. Hem de bize karşı. Elden ne gelebilirdi!." 20.yy dahisini Türk Milletine vermişti

Atatürk, Dünyanın kaderinin değiştiği ender dönemlerin birinde yaşıyordu. Kapitalizm, yeni yeni gelişiyor; toplumlar, Devletler feodal üretim tarzından yavaş yavaş Kapitalist üretime geçiyorlar; ham madde sağlanması ve yeni pazarların yaratılması için savaşlarda dahil her şey yapılıyordu. Bu günkü gibi.Kapitalist sistem, kocaman hantal devlet yapılarından memnun değildi. Parçalanıp, yönetip kontrol edebileceği daha küçük ulus devletlere gereksinimi vardı.

Avusturya-Macaristan, Büyük Britanya, Çarlık Rusya’sı ile birlikte Osmanlı Devleti/İmparatorluğu da parçalanıyor ve içinde bir sürü küçük kukla devletler çıkartılıyordu.

Osmanlı Saray Hükümeti ile İtilaf devletleri arasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Devleti fiilen bitiriliyor ve Sevr Antlaşması ile de Türkler, Anadolu'nun ortasına hapsediliyordu.

Gerek Askeri Ateşe olduğu Avrupa'da gördükleri, gerekse de yakından takip ettiği sosyal ve siyasi gelişmelerden çıkardığı sonuç ile, yapacağı tek şeyin bir "ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞININ" gerekliğine inanmış;

Ve 19.Mayıs.1919'da Samsuna çıkarak süreci başlatmıştı.

Genelgeler, Kongreler ile Müdafa-ı Hukuk Cemiyetlerini örgütledikten sonra, Atatürk ve yurtsever arkadaşları TBMM'ni açıyor ve Ulusal Meclis, Kurtuluş Savaşını yönetiyorlardı.

Buraya kadar her şey olağan. Ortak payda, kurtuluş savaşının verilmesi ve Devletin kurulması için, TBMM'nin açılması.Ne zaman, Hilafet kaldırılıyor ve yasalardan şeri hükümler çıkartılıp, yeni ilkeler doğrultusunda bir Anayasa hazırlanıp Devrimler yapılmaya başlanıyor, işte o zamandan sonra ATATÜRK'ü anlamada sorunlar başlıyor.Oysa Atatürk, dünyada ilk olarak verdiği anti-Emperyalist Kurtuluş savaşının yanında, kurduğu Laik Devlet ve yaptığı Devrimler ile birlikte bir anlam taşır.

Yaşam gibi dönemlerin tarihlerini de öyle gönlümüz göre, ya da işimize geldiği gibi tanımlayamayız. Tarih bir süreç ve bir bütündür.2017'yılının 10.Kasım'ı belki de Ülke tarihinde ilk olarak, birçok ilklere vesile olacak.Yıllarca devletin etkili ve yetkili yerlerinde görev almışların resmi, gayri resmi mazeretleri, bu yıl ilk defa olmayacak. Böyle olmadığı gibi, alınan haberler göre, bu yıla kadar 10.Kasımlara duyarsız hatta ön yargılı birçok kesim Ankara'ya, Atatürk'ü anmaya gelecekler.

Bu anlamlı gelişlerin, Atatürk'ü anmak amaçlı olacağı kadar, Atatürk'ü anlamak için de bir sebep olacağına inanmak istiyorum. "Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir." G.M.K.Atatürk.

Atatürk'ün hamasete gereksinimi yoktur, ama herkesin Atatürk'ü anlamaya gereksinimi vardır.

Er ya da geç.

Dün, bugün ve daima.

Devrim ve ilkelerinin açtığın Aydınlık ve Çağdaş Türkiye için yolumuzu aydınlatacaktır, EY BÜYÜK ATAM!..Atatürküm!..