Yıl: 1993; “İşte burası!” dediler. Gösterdikleri yer boş, kıraç, taşlık ve çalılık bir araziydi. Gösterdikleri kişi;  Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi profesörü, Doktorasını Milli Eğitim Bakanlığı adına Fransa’da yapmış; Akdeniz Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni kurmak üzere görevlendirilmiş yeni Dekandı…

Bir odası yoktu. Fakültenin gerçekte arsasının dışında hiçbir şeyi yoktu.

Yoktan var etmek gerekiyordu.

Çalışmalarını altı ay Üniversite Genel Sekreteri’nin odasında sürdürdü.

Elde yok, avuçta yoktu…

Fakat liyakat, cesaret, yurt ve insan sevgisi vardı hocada..

Çağdaş bir bilim merkezi kurmak istiyordu.

“Gerçek bir Üniversite; dünyaya, halka ve kente açık, kent yaşamını paylaşan bilim ve eğitim merkezidir” düşüncesindeydi.

Ancak parasızlık nedeniyle fakülte binası bir türlü bitirilemiyordu. 

Yavuz Hoca;  “halk beni anlar” diyerek Başta Vilayet ve Belediye olmak üzere Antalya’nın tüm yöneticilerine, sivil toplum örgütlerine, işveren kuruluşlarına, Antalya Sanayici ve İş Adamları Derneğine, Antalya Ticaret ve Sanayi Odasına başvurdu. Onların destekleri ve ETV’nin programladığı kampanya çağrısına ilgi büyük oldu ancak kampanyanın açılmasına rektörlükten nedense izin çıkmadı.

Hoca yılmadı, rektörün de değişmesi ile bu defa devletin kapısını çaldı, ve aylarca sürdürdüğü mücadele sonunda, yarım kalmış inşaatın bitirilmesi için gerekli tahsisatı sağladı.

Binanın yapımı 1997 Mart ayında bitti. Çevre düzenlemesi, mefruşat, eğitim araçları, toplantı salonları, pırıl pırıl öğrenciler, uluslararası toplantılar, araştırmalar, dünya çapında bilimsel çalışmalar ve geceli, gündüzlü çalışmanın takdiri olan ödüller, yurt dışında ve yurt içinde basılmış kitaplar, makaleler, bildiriler, raporlar, bilimsel araştırmalar ve ulusal, uluslararası bilgilendirme-eğitim toplantıları, seminerlerle çağdaş bir fakülte yaratıldı.(*)

“Hafta sonları tüm öğretim elemanları ve öğrencilerle birlikte dikilen ağaçlar ve çiçekler sulanır, bakımları yapılırdı. Coşkulu, sevdalı bu insanlar falez taşlarının kapladığı alanda, çevreye saygılı, yeni bir yaşam ortamı yaratmayı hedef aldılar ve başardılar. Sanki bu insanlar “Köy Enstitüsü” veya “İmece” kültürü almış gibiydi. Nitekim doğal doku korunarak gerçekleştirilen ve bir botanik bahçesi kadar güzel olan bu bahçeler nedeniyle iki çevre hizmet ödülüne layık görüldüler…” (**)

Hoca, ayrıca Türkiye ve Antalya’nın Akdeniz kimliğini gözeterek ekibiyle Türkiye’de bir ilk olan “Akdeniz Ülkeleri Ekonomik Araştırmalar Merkezi”ni kurdu ve bu merkezle onlarca uluslararası proje ve etkinliğin gerçekleştirilmesini sağlayarak , Türkiye ve Antalya’yı dünyaya tanıttı.

Bu Fakülte’nin yükselişindeki coşku, çaba ve özveriye yakından şahit olmuş, orada hukuk dersleri vermiş ve Yavuz hocayı tanımış bir kişi olarak kendimi çok şanslı hissediyorum.

İşte böyle bir fakülte ve bir araştırma merkezi bırakarak, 2009 yılında emekli oldu Prof. Yavuz Tekelioğlu…

Boş mu durur Yavuz hoca? Hayır, ülkesi için üretmeye devam ediyor. 2012 yılında “Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı”nı (YÜCİTA) kurdu ve kurucu başkan olarak Türkiye’de ayak basmadığı yer adeta kalmadı. Sloganı “Her şey Türkiye için” olan araştırma ağı senede iki uluslararası etkinlik gerçekleştiriyor ve Türkiye’nin kendine özgü yöresel ürünlerinin kayıt altına alınarak korunmasını amaçlıyor.

Öğrenci ve araştırma görevlilerini çocukları gibi seven, onlar için yaşayan, onları toplu halde operaya, klasik müzik konserlerine götürmekten mutluluk duyan, bir öğrencisini daha yurt dışına gönderebildiğinde sevinç duyan bir güzel insan Yavuz Hoca...

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin temel ilkelerine içten bağlı, maddi çıkarlardan uzak, kişisel yarar yerine kurumsal yarar peşinde koşan, kirada oturan, yaltaklanma bilmeyen, biat kültüründen uzak, bu güzel insan uzun zamandır öğrencilerinden ayrılmanın hüznünü yaşıyor.

“Bir ülkenin tarımsal dış ticareti açık veriyorsa o ülke bağımsız olamaz” diyen ve bütün çalışmalarını tarım üzerinde yapan bu yurtsever insana fakültedeki FETÖ’cüler emekliliğinden sonra ders verdirmediler.

Kendi kurduğu fakültede ders verdirilmeyen bir hoca!...

Zulüm bu kadarla da kalmadı, çevre ödülü kazanmış bahçeleri bakımsızlıktan kuruttular, çimleri, öğrencilerin dinlenmesine özgülenmiş bankları, tahta masaları mahvettiler. Bahçenin anıt niteliğindeki ağaç oyma isim panosunu makilerin arasında yıkıntı halinde bıraktılar (bizzat gördüm). Fakültenin kuruluşuna ve sonrasındaki başarılarına ait fotoğraflarlar FETÖ’cüler tarafından duvarlardan, koridorlardan kaldırıldı ve hala yerlerine konmadı.

Ne büyük coşku ile kurulduğunu tüm Antalya’nın bildiği Fakültenin, web sayfası da bu coşkuyu yansıtmıyor ve kurucusunun adı sadece bir yerde geçiyor,

Son olarak “Onursal Kurucu Dekan” için ayrılmış odayı da boşalttırıyorlar. Orası, emekli de olsa “Onursal Dekan”ın bilimsel çalışmalarını ve Fakülte ile ve canından çok sevdiği öğrencileriyle bağlantısını sürdürmek için ayrılmış bir mekândı…

Akdeniz Üniversitesi’ne hiç yakışmayan, ne üniversite gelenekleri ne de akademik etikle örtüşmeyen bu tutum karşısında hoca; “Şu yapılan zulme bakar mısın?”, fakülteyi kurmaya geldiğimde bir ben vardım bir de arsa” diyor…

Devlet yönetimi “ehil ellerde” olmayınca, vefanın İstanbul’da bir semt adı olmaktan öte anlamı olmadığı anlaşılıyor.

 

(*)Akdeniz İBF Sayı:19 Sayfa:1-23

(**)Erdinç Tokgöz AGE S:30