Tarihten ders almayanlar sürekli yenilmeye mahkûmdurlar.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1977 yılında hükümeti kurmasından 1979 yılında yıkılmasına kadar iki yıllık süreç bugüne kadar tarafsız ve bilimsel olarak incelenmedi.

1977 yılında büyük bir halk desteği vardı. Genel Başkan Bülent Ecevit, seçim öncesinde; “halk bizi iktidarda istiyor, gelemezsek kendi kabahatimizdir” demişti. Gerçekten de %42 civarındaki oyla hükümeti kurmayı başardı. Fakat 1979 yılındaki ara seçimlerin tamamını kaybetti.

CHP ne oldu da iki yıl sonra başarısız hale düştü?

Kuşkusuz bu yenilgide tek neden yoktu. Birçok nedeni şimdi de sayabiliriz. Birinci neden ekonomik durumdur. Türkiye’nin kentsoyluları (Burjuvazisi), işçi haklarını savunan, işçi sendikalarını iş yaşamının temeline yerleştiren, emekten yana bir iktidarı her çeşit yöntemi deneyerek köstekledi. Özellikle işverenlerin bütün gazetelere iktidar aleyhinde tam sayfa ilanlarla karşı çıkmalarını unutmak olanaksızdır.

Aynı yıllarda (1973-1979) Petrol Üreten Ülkeler Örgütü (OPEC) ilk kez petrolü bir silah gibi kullanarak, petrol fiyatlarına %35 zam yaptı. Petrol fiyatları o tarihe kadar görülen en yüksek rakamlara çıktı. Bunun Türkiye’ye etkisi, halkın da olağanüstü kaygıları ve stoklama eğilimi nedeniyle çok kötü oldu. Akaryakıt dağıtım merkezlerinde uzayan araç kuyrukları CHP iktidarını ağır şekilde yaraladı.

Bir solcu hükümetin iş başına gelmesi ve emperyalist ülkelerin iradelerine aykırı şekilde Kıbrıs çıkarmasını yapması, uluslar arası antlaşmalardaki haklarını kullanması, sanki işgal gibi kabul edildi. Sonuçta (ABD) Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’ye ambargo koydu.

Daha başka nedenler de bulunabilir.

Örneğin Başbakan Bülent Ecevit’in “bizim kimseye, (TÖB-DER’e , DİSK’e) diyet borcumuz yok” sözleri; Bursa’da polis tarafından öğretmenlerin dövülmesinin yarattığı toplumsal tepkiler de iki yıllık çöküşün nedenlerinden biri olarak kabul edilebilir.

Ancak bizim burada üzerinde durmak istediğimiz neden bunların hiçbir değildir.

Bir neden daha vardır:

Bakanlıklara atanmış olan CHP’li siyaset adamlarımızın, emirleri altındaki bakanlıkları, parti içindeki hesaplaşmalarının aracı olarak kullanmaları!

Bunu Türkiye’de zaman, zaman kısa aralıklarla da olsa hükümette görev aldığımızda yaşadık: Parti içinde Genel Başkan Bülent Ecevit ile Deniz Baykal arasındaki rekabet bize çok zarar verdi. Antalya örgütü olarak oybirliğiyle seçip atamasını yaptırdığımız Antbirlik Genel Müdürü Malik Günal; Yüz Bin iğlik Antbirlik Aksu İplik Fabrikasına ek olarak “Boya” , “Apre” ve “ Konfeksiyon” Fabrikalarının yapımı konusunda Sovyetler Birliği ile anlaşmaya varmıştı. Bedeli mal olarak (pamuk-iplik vb. ürünlerle) ödenecekti. Buna “Kliring Anlaşması” deniyordu(*). Fakat Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin bütün yatırımları, Genel Başkan ve Başbakan Bülent Ecevit’in yakın adamı; Kadın Kolları Genel Başkanı’nın oğlu olan Merkez’deki bir bürokrata bağlanmıştı. Bu proje Antalya’da yeni iş alanları açacak, örgütün ve Antbirlik Genel Müdürlüğü’nün güçlenmesi ve dolayısıyla Deniz Baykal’ın güçlenmesi demek olacağından “Pırlanta Bürokrat” yatırıma izin vermedi…

Köy İşleri Bakanı rahmetli Ali Topuz olmuştu. YSE (Yol Su Elektrik) örgütü köylerin altyapı sorunlarını çözmekle yükümlü bir kurumdu. YSE İl Müdürlüğü yapımcı (icracı),YSE Bölge Müdürlüğü ise planlamacı bir makamdı. YSE Bölge Müdürlüğüne örgüt olarak istediğimiz Tuncer Bey atandı. YSE İl Müdürlüğüne ise Orhan Bey adında Ali Topuz’un yakın bir adamı atandı. İl Müdürü öylesine hizmetleri engelledi ki biz bölge müdürü ile birlikte Ankara’ya gidip bizzat benim de bulunduğum bir ziyarette Sayın Bakan’a bölge müdürünün istifasını sunduk.

Gençlik ve Spor Bakanı, başarılı siyasetçi Yüksel Çakmur olmuştu. O da Deniz Baykal’a karşıydı. Antalya’ya geleceğini duyunca CHP İl Başkanı olarak kendisinin programına uygun bir şekilde ağırlanmasını sağlamak için her çeşit çalışmayı yaptım. Gazipaşa’nın Kaledıran sınırından aldım ve Antalya’daki iki günlük çalışmasında yanında bulundum. Antalya CHP Örgütü olarak, Muğla İl sınırına kadar geçirip uğurladık. Çok memnun oldu. Bir isteğim olup olmadığını sordu. Ben de YSE Antalya Örgütündeki çatışmayı durdurması için yardımını diledim. Sonradan öğrendim ki benim talebimin tam tersini yapması için Ali Topuz’a telkinde bulunmuş…

Bayram değil, seyran değil bunları neden anlatıyorum?

CHP son seçim başarısıyla birçok belediye başkanlığını kazandı.

Belediye başkanlığı gücünü; parti için rekabetin kırbacı yapmayalım diye anlatıyorum. CHP’nin seçilmiş Belediye Başkanları; bu dehşet verici, gerici, Türkiye Cumhuriyeti ve Mustafa Kemal düşmanı iktidarın karşısında işbirliği, güç birliği, fikir birliği yapsınlar diye anlatıyorum.

Unutmayalım ki bu dünya Sultan Süleyman’a kalmamış…