“İyi bir şehir; bir kütüphanede
iyi bir kütüphanecilik hizmetiyle çalışıldıktan sonra, iyi bir salonda, iyi
tiyatro oyunları seyredebildiğin ve temsilin ardından güzel bir kafeye gidip
sohbet edebileceği şehirdir…
Elbette başka kriterler
(ölçütler) de sayılır. Müzik, kütüphane, Üniversite, restoranlar, kitabevleri,
parklar, sanat galerileri… Bunlardan o şehirde ne kadar var? Eski eserler ne
kadar muhafaza ediliyor, ne ölçüde ve nasıl takdim ediliyor? Bunlara bakarım.
Bunlar tamamsa zaten yaşam vardır. Bir de tabii ki kriminialite (suç oranı)
düşük olacak. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum, yaşamın da aşırı pahalı
olmaması lazım…”(İlber Ortaylı; Bir Ömür Nasıl Yaşanır S:254)
Antalya’da kent yönetimi değişti.
Artık Konyaaltı ve Lara sahillerinin yağmalanmasından endişe duymuyoruz.
Şehrimizin içinde kalan askeri alanların, okul alanlarının, Narenciye Birlik’in
bir tarikata devredilen şehrin göbeğindeki dört yüz dönüm yeşil narenciye
bahçesinin beton yığını haline getirileceğini düşünüp kahrolmuyoruz.
Şimdi yeni şeyler düşünmek
gerekiyor.
Şehrin geleceğinin bir daha
karartılamayacak bir temele oturtulması sağlanmalıdır. Öncelikle Valilik
tarafından, önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanlığının talebi üzerine Lara
kumulları üzerinde birinci derecede SİT alanı olan kısımdan 87.000 metre
karenin bin yataklı otel yapılmasına ilişkin yönetsel kararların iptali
zorunludur. Bununla ilgili açılmış iptal davaları varsa Büyükşehir Belediyesi
tarafından dava takip ve kabul edilmelidir.
Kurvaziyer Limanı yapımının ya
mevcut Konyaaltı Limanı’nın genişletilmesi suretiyle çözülmesi veya
Serik-Antalya arasında bir başka yere alınması isabetli olacaktır. Lara
sahilinin doğal yapısının korunmasına karar verilmelidir…
Yat Limanı Konyaaltı’na
yapılmayarak, Konyaaltı-Kemer arasında uygun bir yere yapılmalıdır. Diğer yat
limanı da Aksu-Serik arasında bir yere alınmalıdır.
Önceki Belediye yönetiminin,
kadın-erkek eşitliğini fiilen ortadan kaldırmanın altı yapısı olarak
oluşturduğu “Kadın Plajları” , Finike koylarının betonlaştırılması çalışmaları
ortadan kaldırılmalıdır.
Özellikle Antalya Müzesinin
muazzam eski eser varlığının sergilenmesi için tıpkı Paris’teki Louvre
Müzesi’nin yer altındaki galerileri gibi bir genişletilme yapılmalı veya daha
büyük yeni bir Arkeoloji Müzesi oluşturulmalıdır.
Döşemealtı Belediyemizin sınırları
içinde yer alan, tarihi “Evdir Han” restorasyonuna başlanmış olmasına karşın
halen atıl durumda beklemektedir. Restorasyon tamamlanarak burası bütün bölgeye
hizmet edece bir kütüphane, araştırma merkezi ve kahve içilebilecek,
dinlenilebilecek, bilgisayarlarla donatılmış bir kültür merkezi haline
getirilmelidir.
İyi bir kent için önceki yanlışlardan
arınmak gerekir.
Bunların başında otantik
güzelliğiyle var olan “Dönerciler Çarşısının” , doğallığıyla bütün Antalya’ya
hizmet veren “Demirciler Çarşısının” ve ucuz yiyecek bulunabilen, aş evleriyle,
balıkçılarla, su böreği imalatıyla, lokantalarıyla bir sosyal merkez olan
“Meltem Çarşısının” mahvedilmesi gelmektedir.
Bu alanların yeniden planlanması
ve şehre kazandırılması iyi olur diye düşünmekteyiz.
İyi bir şehrin, o şehirdeki
insanlara “entelektüel gelişim” olanakları vermesi de gerekir. Antalya’nın iyi
bir öğrenci şehri, iyi bir sosyal ve kültürel araştırmalar şehri, iyi bir bahçe
olması için hâlâ bir umudumuz var.
Şehrimizin içinde kalan kamu
arazilerinin bundan sonraki kullanılış biçimlerinin şimdiden ilan edilmesi ve
betonlaşan şehrimizi bu damgadan kurtaracak kararların alınmasını yeni
yönetimden bekliyoruz.
Antalya’nın binlerce yıllık
tarihi, kültürel, sosyal birikimini değerlendirecek yüksek beyin gücüne
sahibiz. Bu yönde çaba sarf eden Cumhuriyetin uyanık kuşaklarına, her defasında
doğru kararlar veren güzel insanlarına selam olsun…
Ramazan Bayramınız kutlu olsun….