Grouchy (Gruşi okunur) Fransa’nın mareşal rütbesine erişmiş; ancak “bireysel karar verme yeteneğine” sahip olmayan, sadece verilen emirleri yerine getiren bir askerdir. Dünya tarihini değiştiren ve Fransa’nın mahvolmasına neden olan Waterloo meydan muharebesini büyük asker Napolyon’a kaybettiren komutandır.

İmparator Napolyon tarafından kaçmakta olan Prusya Ordusunu takiple görevlendirilen, ancak günlerce yürüyüşe karşın orduya rastlayamayan bu komutan; top seslerini duyduğu ve emrindeki tüm diğer komutanlar tarafından top seslerine doğru giderek savaşmakta olanlara yardıma koşulması istemlerini ısrarla reddeder.

Waterloo’ya ondan önce ulaşan Prusya Ordusu yetişince, Fransız Kuvvetleri büyük bir korkuya kapılarak düzensiz şekilde çekilmeye başlar ve sonuçta tarihin en büyük yenilgisine tanık olunur…

Artık ne imparatorluk kalmıştır ne de Napolyon…

Bu büyük yenilginin nedeni nedir?

Özetlemek gerekirse işin ehline verilmemesidir.

Napolyon; takiple görevli ordunun komutasını, “bireysel karar verme yeteneğine”  sahip bir komutana verseydi, dünya tarihi başka türlü yazılırdı.

Tarihte, yeterli bilgiye, tahsile, zekâya, inisiyatife sahip olmayan başka bir deyişle geldiği makamı hak etmemiş kişilere teslim etmiş milletlerin büyük felaketlere uğradıklarını görüyoruz.

Bunlardan biri de Almanya’nın tek adam haline getirdiği bir onbaşıya tüm Alman Ordularını yönetme hakkının tanınmasıdır. Çeşitli hilelerle ve halkın milli duygularını kullanarak iktidara gelen Hitler; Almanya’nın baştanbaşa yıkılmasının yanında dünyada altmış milyon insanın ölümüne neden olmuştur.

İşi ehline vermek, “bireysel karar verme yeteneğine”  sahip olmayanları hak etmedikleri orunlara getirmemek; tarihin bize verdiği derstir.

Dünya tarihinde bu anlamda “nitelikli insan biriktiren” tek lider          Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Çünkü kendisi de “bireysel karar verme yeteneği”  sahibidir. Dünya tarihinde, çok küçük rütbeli bir askerin hiç kimseden emir almadan, tamamen kendi kararıyla, bir savaşa müdahale edip hem savaşın hem de bir milletin kaderini değiştirdiği görülmemiştir. Bunun tek ayrığı Mustafa Kemal’dir: Çanakkale savaşlarında hiçbir komutandan emir almadan, tamamen kendi iradesi ve kararıyla savaşa müdahale ederek dünya tarihini ve Türk Ulusunun kaderini değiştirmiştir.

Bu nedenle eşi bulunmaz bir önderdir Mustafa Kemal Atatürk…

Bütün bunları neden anlatıyorum?

Türkiye’nin şu andaki feci durumun görmeniz için…

Daha dün askerimizin kafasına çuval geçiren ABD ile anlaşmanın ağır sonuçlarını ve yeniden ABD’ye teslimiyetin Suriye’de yüzlerce TIR dolusu silah ve malzeme verdiği PKK’nın yanında yer almak anlamına geleceğini göremiyor musunuz?

Kendi ülkesinin bütünlüğünü sağlamaya çalışan Başer Esat ile görüşmemek hangi diplomatik ustalığın sonucudur? Kendi sınırlarımızı korumak için İdlip’teki kelle kesen şeriatçı-din devleti kurmaya çalışan-teröristleri de korumak zorunda mıyız?

İşi ehline vermezseniz, Türkiye’nin bin bir emekle yetiştirdiği Büyükelçilik seviyesine gelmiş her biri birkaç dil bilen, yıllarca dış politika konusunda dünya dengelerini, önceliklerinibilen, yüksek seviyeli insanlar yerine, devlet insanı niteliği bulunmayan, tek marifeti türbanı ilk kez TBMM’ne sokan kişiyi, Hırsızlık nedeniyle şaibeli kişileri, büyükelçi yaparsanız böyle çıkmazlarda bocalarsınız.

Sadece bu değil; Milli Eğitimin mahvolmasına neden olan ve nitelikli insan yetiştirmeyi bırakınız; yazım kurallarını bile bilmeyen, cahil bir nesil yetiştirmeye yarayan 4+4+4+ yöntemini; “eğitim uzmanı olmayan” kişilerin önergesini gece yarısı kabul ederek, “kindar ve dindar nesil” üretmeye çalışırsanız, çıkmazlarda boğulursunuz.

İşi ehline vermek,Devletin tüm yönetim kademelerine hak edenleri getirmek, bir ulusun gönenç içinde, barış içinde, bilim ve akılla yaşamasının ön koşuludur.

Aksi halde büyük acılar çekeriz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün binlerce insanın ölümünü gördükten sonra söylediği “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinden sapmamızın bizi getireceği noktaşehitlerimizin acısıyla kıvranmaktan öte şehit olanların sayısının ve rütbelerinin ulusumuzdan gizlendiği bugünkü bulunduğumuz yerdir.

Bu durum Türkiye’nin “işin ehli” lider ve kadrolar tarafından yönetilmediğinin resmidir.