İBB Başkanı İmamoğlu’na destek giderek genişliyor. Dayanışma giderek büyüyor. “Hak, hukuk, adalet” diyen herkes İmamoğlu’nun karşılaştığı haksızlığa tepki gösteriyor. Hukuksuzluğa öfkeleniyor. Adaletsizliğe karşı haykırıyor. Kimsenin vicdanı kabul etmiyor bu akıl almaz tutumu. Akla ziyan davranışı. Kamu rahatsız. Kamu vicdanı rahatsız. “Nasıl böyle aymazlık içinde olunabilir?” “Nasıl insan milli irade diye diye milli iradeyle seçilmiş birini sudan bahanelerle sorgulatabilir?” diye soruyorlar bir
Geçen ay sosyal medyadan bazı dostlara yaptığım bir paylaşımda, “İktidarın izlediği politika giderek demokrasiye daha fazla tehdit eder hale gelmekte. Geçmişte çeşitli dönemlerde mecliste ve/veya hükümetlerde yer almış ‘kıdemli siyasilerin’ bu konudaki kaygılarını topluca bir mektupla açıklamaları isabetli olabilir” şeklinde bir düşüncemi dile getirmiştim. 90’lı yıllarda TBMM Başkanlığı, millet vekilliği ve bakanlık yapmış farklı siyasi görüşlerden gelen isimlerin de, davalar ve soruşturmaların hedefindeki İBB Başkanı İmamoğlu’na destek için Saraçoğlu’na gittiklerini duyunca o paylaşımımı anımsadım. Aralarında siyaset dünyamızın yakından tanıdığı, geçmiş yıllarda önemli görev ve sorumluluklar üstlenmiş 100 ‘e yakın siyasetçinin Saraçhane’deki Haysiyet Duvarı’na imza atıp, demokrasi nöbeti tutmaları çok dikkat çekiciydi. Hüsamettin Cindoruk, Altan Öymen, Murat Karayalçın, Hikmet Çetin, Saadettin Tantan, Hikmet Sami Türk, Nurettin Sözen, Ali Müfit Gürtuna, Ufuk Söylemez, Seyfi Oktay, Abdüllatif Şener, Yaşar Okuyan, Ercan Karakaş, Yüksel Yalova, Adnan Keskin, Ahat Andican ve Süheyl Batum gibi duayen siyasetçiler İmamoğlu’na “Korkma Yanındayız” dediler. “Ekrem Başkan halkın koruması altındadır.” Dediler. İktidarın yargı eliyle dava ve soruşturma kıskacına aldığı İmamoğlu için anlamlı bir destekti bu ziyaret. Büyük bir dayanışmaydı.
AKP İktidarı neyin peşinde? İstanbul’u ele geçirmek mi? Bir türlü hazmedemediler İstanbul’u kaybetmeyi. Ne sevdaymış ama İstanbul sevdası. İçlerine sindiremediler İstanbul halkının “seni istemiyoruz artık. Düş artık yakamızdan” demesini. Nedeni belli, İstanbul için bu denli yanıp tutuşmalarının. İstanbul’un zenginliklerinin üstüne çökme derdindeler. Doymadılar bir türlü. “Benim olmalısın yedirmem seni başkalarına, Yar etmem seni başkanlarına” derdindeler. “Sana göz koyanı da yaşatmam” derdindeler. İstanbullu İmamoğlu’nu tercih etti diye bu kez onun peşine düştüler. Akılları sıra onu saf dışı edecekler. Akılları sıra onu oyun dışı bırakacaklar. Türlü çeşitli siyasi mühendislik oyunu peşindeler. Ne yapsak da onu demir parmaklıkların arkasına tıksak diye oyun üstüne oyun kuruyorlar. Bir karikatür gördüm sosyal medyada: Gecenin bir saati. Belki de sabaha karşı. Evin kapısında pijama, terlik yarı uykulu, şaşkın İmamoğlu. Karşısında kolunun altında dosyalarla bir savcı, arkasında da bir polis. Savcı İmamoğlu’na “Hakkınızda ihbar var! Babanız imam değilmiş” diyor. Karikatürün üstünde de “İmamoğlu’na soruşturma üstüne soruşturma açılıyor” yazıyor. Karikatürde anlatılmak istenen gerçeğin ta kendisi…
Son dönemde dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor ülkemizde. Seçimlere beş kala türlü çeşitli oyunlar tezgahlanıyor. İstanbul’u kaybeden AKP, iktidarı kaybetmemek için her şeyi göze aldığı izlenimi veriyor. Bu duruma hazırlıklı olunmalı. Demokrasi yok edilmek isteniyor. Kamuoyunun benimsediği, sevdiği, gelecek vaat eden genç bir siyasetçiyi engellemek için, saf dışı etmek için türlü oyunlara başvuranlar, iktidarı kaybetmemek için neler yapmazlar. Bu itibarla hangi siyasi görüşte olurlarsa olsunlar, hukukun üstünlüğünü savunanlar, yargının siyasallaşmasına karşı dik durmalılar. Demokratik dayanışma içinde olmalılar. Haksız ve hukuksuz engelleme çabalarına, tehditlere karşı, duyarsız kalmamalılar. Halkımızın iradesine sakatlama girişimlerine karşı uyanık olmalılar.
Demokrasiye gölge düşürecek, otoriter eğilimlere güç kazandıracak kimi gelişmelere karşı toplum tepkisiz değil. Altılı Masanın ve diğer muhalif partilerin yanı sıra, medyanın bir bölümünden, kimi sivil toplum kuruluşlarından yükselen tepkiler özellikle dikkat çekici. Altılı Masa 6 Ocak toplantısının ardından yaptığı açıklamada, İmamoğluna hakkında verilen ceza hükmünün, yargının siyasallaşmasının son çarpıcı örneğini oluşturduğuna işaret edilmişti. Açıklamada Sayın Erdoğan’ın kendi yaşadığı mağduriyeti başkalarına da yaşatacak adımlar atması güç yozlaşmasının en hazin örneklerinden birini teşkil etmektedir.” şeklinde hatırlatmada bulunulmuştu. Açıklamada vurgulandığı üzere, seçim sürecini etkilemek üzere yargıya müdahale niteliği taşıyacak benzer siyaset mühendislik çabalarına karşı dayanışma içinde olunmalı.
Son dönemde sıkça “er meydanına” çıkmaktan söz ediliyor. “Er meydanı” erlerin eşit koşullarda mücadele ettikleri meydanlardır. Erlerden birinin devletin tüm gücünü, tüm kurumlarını ve medyayı yanına alarak çıktığı meydana er meydanı denemez. Şunu da unutmamak gerek: Sayın Erdoğan 20 yıldır iktidarda. Bu süre içinde kendi siyasi deneyimini kullandı o tür meydanlarda. Muhalefetin de hatalarından yararlandı. Sayın Erdoğan bu engin deneyiminden bu kez de yararlanacak. Muhalefetin artık hata yapmak lüksü yok. Hele bu koşullarda çıkılacak o tür er meydanında.