--Bunların hiç birisi rastlantı değildir.
--Bir devlet, yurttaşlarının “KADER BİRLİĞİ”
yapmaları ile oluşur, varolur ve yaşar. Şimdi birisi bana söylesin, bu ülkede
hangi konuda “kader birliği” yapılacak? Kader birliği yapılacak şeyler olmadığı
için değil, “kader birliği” olmasın diye ayrıştıranları başa taç ettiğiniz,
karşılarında bir emeklilik maaşı, bir sağlık güvencesi beklentili bazılarını da
muhalif seçtiniz, hepinize akıl fikir versin!..
--Devlet, insanoğlunun binlerce yıllık tarihinde
yaratabildiği en güzel siyasi, sosyal ve ekonomik birliktir. Devleti
sıradanlaştırdılar, bilerek ve isteyerek. Sizde, bunlara ne dediğini bilmeyen
ve anlamayaları alternatif seçip siyaset yaptığınızı sandınız, değil mi?
--Herkes bu COVID-19’a, Kor Ona Virüsüne teşekkür
etmeye başladı. İnsanlara, yurttaş olmanın, bır yurdun olmasının, sosyal devlet
olmanın ne kadar muhteşem bir şey olduğu gösterdiği için.
--Bir ülkede, herkesin donundan tutunda evine,
arabasına cebindeki paraya kadar her şey, o devletin sağladığı şeydir. O “tu
kaka” devlet olmasa, bunlar da olmaz. Kimse hayal görmesin, bakınız
Çeçenistan’da tutunamayan çeçenlere, Suriye’de, Irak’da ya da yurdundan edilmiş
dünya insanlarına. Devlet neymiş diye.
--Önce milletin içine edilir, sonra devletin, sıra
malına mülküne el koymaya gelir, eeee gerisi?
--Gerisi yok ki. Atı alan Üsküdarı geçmiş, Yahya
Kemal Beyatlı’nın dediği gibi siz de: “Sana dün bir tepeden baktım aziz
İstanbul!” derken birleri, hem sizin, hem de İstanbul’un arkasından dolaşmış.
--Devlet, sivil toplum diye diye cemaatleri besledi
büyüttü. Sonra da yoksullaştırdığı ya da yoksullaşan kişileri, kendinin
beslediği cemaat ve topluluklara muhtaç etti. Onlar da “bir lokma bir hırkaya
razı olup” köşelerine çekildiler.
--Geçenlerde Katolik Hıristiyanların Ruhani Lideri
Papa Francis bir vaaz verdi sanal ortamdan, Vatikan Kilisesinin ayin yapılan
boş meydanına bakarak 1.2 milyar kişiye ama 8 milyar insan da dinledi.
--Herkesin mülksüzleşeceğini, bunun bir öneminin
olmadığını ve bunun adının da Komünizm olduğunu, bunu da uluslararası
tekellerin/şirketlerin yapacağını müjdeledi.
--Hamza yardımcıoğlu diye bir kişinin konuşmasından dinledim.
“Halkın malına el koyma planı” diye bir plan için. Bu durumlarda siyasiler,
önce din adamlarına yapmak istediklerini söyletirler, ardında gerekeni yaparlar
diyordu. Boşuna kılıç kuşanılmıyor demek
Ulusal kurtuluş savaşı gibi çok özel bir zamanda Atatürk
ve arkadaşlarının uygulamak zorunda kaldığı “TEKÂLİFİ MİLLİYE KARARLARI” gibi
yasaların da çıkabileceğini konuşulmuştu ülkede.
Devlet, kendi sosyal devletliğini unutup, sosyal
devletin yapması gereken yardım ve işleri vakıf ve derneklere havale ederse,
insanların bağlılıkları doğal olarak devlete değil bu kişi, kurum ve
kuruluşlara kayar. Bunları kim denetliyor; kim ve kimlere, ne ve nerelere
hizmet ettiklerini bilen var mı?
Derenin taşıyla, derenin kuşu vuruluyor, siz de buna
“çok şükür” diyorsunuz ya, ne diyeyim.
O dönem bir partinin kaptanı olana, soyadı kaptan
olan bir vekille, internet sitesi açılış sayfası olsun diye verdiğimiz CD’nin
içinde yazdığımız şuydu. “Halkı ezdirmeyeceğiz, Ülkeyi soydurmayacağız, Devleti
böldürmeyeceğiz”.
Bunu biz projelendirmiştik ama, siz her zamanki
gibi, bunları yapacakları değil de yapmayacak, yapamayacakları seçtiniz.
Eee, “elle gelen düğün bayram” diyeceğimi mi
sandınız. Yanıldınız.
Duysanız da bağırmaya devam, duymasanız da.
Bu toplum da, Ülke de, kaynakları da Millet de
darmadağınık ediliyor. Genel iktidardakiler genele, yerel iktidardakiler de
yerele pire gibi yapışıp kene gibi yaşamalarına alkış tuttuğunuz sürece,
Bilgesu Erenus’un yıllar önce dediği gibi,
“Nereye payidar nereye/ Şefle iyi geçinsen de/
Bugün için sevilsen de/ Çıkmaz bu yol bir yere”
Nokta.