Önceden programlı, CHP Genel Merkezi’nde bir programım vardı. Verilen saatten önce gittim ama sabah haberlerinde, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'nun İl Başkanları ile sanal ortam-internet üzerinden bir toplantı düzenleyeceğini duymuştum.

--Baştan programının şaşacağını kabul ederek gittim. Randevu iptal edilmediğine göre görüşme olacaktı. Sorun yok.

--Kahvemi içer iken ilgililer, toplantı arasından çıkanlar, bazı İl-İlçe-Belediye Başkanları vardı doğal olarak. O kapıdan ötekine koşar programlarına yetişmeye çalışıyorlardı.

--Öncelikle Sayın Genel Başkan'ın internet üzerinden İl Başkanları ile görüntülü görüşme yapması beni çoookkk uzaklara götürdü.

--Yıl 2006. İnternet var, bilgisayarlar ve az akıllı telefonlar da. Bir zamanlar zaman aktif olan, arkadaşlar ile kurduğum "YEDİNCİ OK" düşünce topluluğumuz vardı. Ve o dönemin Genel Başkanı Sayın Baykal'a Genel Merkez’deki oval toplantı salonunda bir sunum yapacaktık.

--İstanbul'dan, İzmir'den, Isparta'dan, Antalya'dan akademisyenler, meslek ve siyasi deneyimi olan arkadaşlarımız gelmişlerdi.

--CHP'ye 5-6 seçenekli internet sayfası örnekleri hazırlamıştık. Hatta birisinin sayfa giriş fotoğrafı, "ŞİMDİ CHP ZAMANI", bir diğerinin "Milleti ezdirmeyeceğiz, Ülkeyi soydurmayacağız, Devleti böldürmeyeceğiz" gibi, gibi. Tanıdık mı geldi bizim internet sayfası örnekleri. Olsun, siz onları daha sonra seçim afişi olarak gördünüz.

--Sayın Genel Başkan odasından, o günün teknolojisi ile aynı anda 4 il başkanı ile görüntülü toplantı yapabilecekti. Onun da altyapısını Isparta’dan Metin Lütfü Hoca’nın arkadaşları kuracaklardı, ücretsiz.

--Ben her ne kadar Sayın Baykal ile doğrudan görüşsem de işin nezaketi gereği Özel Kalem Müdiresi ile program yapıyordum.

--Herkes saatlerce yol tepmiş gelmiş CHP Genel Merkezi’ne, Genel Başkan’a sunum yapmak için. O da ne, haftalar öncesinde ayarlanan randevuda sunumu Genel Başkan’a değil, Özel Kalem Müdiresi’ne yapacaktık.

--Bu durumda arkadaşlarımın haklı olarak bana edecekleri sözleri (!?) bir düşünün. Sesimizi çıkarmadık, bir saatten fazla sürecek sunumu 15 dakikada bitirip, hazırlanan dosya-CD'leri, Özel Kalem Müdiresi’ne Genel Başkan’a verilmek üzere bıraktık gittik.

--Daha sonra anladım ki bazı sayfa düzeni seçim afişi olmuş, bizim kuracağımız sanal toplantı-görüşmeler olur ise görüşmecilerin özel kalem bürokrasisi ile ilişkisi kesilecek, kapıda bekleme olmayacak.

--O yüzden, Genel Başkan ve Genel Merkez yönetimini kutlarım.

--Beklerken, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun, HDP'li iki Milletvekili ile birlikte Milletvekilliklerinin düşürüleceği bilgisi geldi.

--Tabi ortalık karıştı. Telefonlar, ziyaretler.

--Bu kez de aklıma AKP'nin kuruluş yılları geldi.

--AKP kurulmuş ve seçimlere de girmiş ama Genel Başkanı Sayın Erdoğan yasaklı. Bir demokrat olanak yasalara sığınarak siyasetten yasaklanmayı kabul etmek olası değildi.

--AKP ve Sayın Erdoğan ile bir mücadele gerekli ise ki gerekli. O da siyasi zeminde olmalıydı diye düşünüyordum.

--2002'li 3'lü yıllar geçmiş, Sayın Erdoğan için siyasetin engelleri kaldırılmış ve siyasi hükümet süreçleri başlamıştı.

--Gizli ajandaları var-yok tartışmalarından, devletin parsellenip yönetilmesine kadar o kadar söz ediliyor, eleştiri geliyordu ki kendilerinin de şafağı 15 Temmuz 2016 akşam üstü attı.

--Olaya ilişkin farklı görüş ve düşünceler var ama ben konuya yönetim açısından baktığımdan, kendilerince uygun bir süreç yönettiler ve arkasını planlı ve programlı bir şekilde getirdiler.

--ABD'de Trump'a karşı sokak gösterileri başlayınca, hem sayın Cumhurbaşkanı’nın hem de diğer yöneticilerin denkleri ile telefon konuşmalarını ve Trump'ın İncil ile selamını çok manidar bulurum.

--Neye baksanız, kimi dinleseniz hep bir "hiç bir şey eskisi gibi olmayacak" sözünü duyuyor ve okuyoruz. İyi de her şey eskisinden iyi mi olacak, kötü mü? Asıl konu bu.

--Dünya eskisinden daha da çok küçüldü. Ve eskisinden daha da çok iç içe girdi. Bir ülkedeki bir yönetim ya da ekonomik sorun sadece o ülkede yaşayan insanları ilgilendirmiyor. Her ülkede siyasi muhataplıklar, sanayi ve ticaret yatırım ve faaliyetlerinde bulunanlar var. Hiç bir ülke ve uluslararası sermayedar bir diğer ülkede olanlara ve olacaklara kayıtsız olamaz, kalamaz.

--Anlayacağınız kimin eli, kimin cebinde belli ama görmek gerek.

--O yüzden, siyasilerin de halkın da bir şeylerin farkında olmaları gerek. Gerçekten, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

--Yeni ilişkiler, ittifaklar ve anlayışlar gerek.

--Dünya bu kadar ekonomik ve siyasi karmaşanın içinde iken, kendisi bile bir seçim öncesi şeytana şapkayı ters giydiren yöntemler ile çok ağır suçlayıp, canını alacağım dediklerine altın tepside kahveler ikram etti.

--Bunu görmelikten gelip, unutup siyasi olarak son derece olağan olan partiler arası diyaloğu bile "tu kaka" modunda tutulmasına ve buna da halkın inanmasına şaşırdım kaldım.

--Ben siyasilerin kendileri için yaptıklarına kızmam. Haklarıdır.

--Ama halkın, kendi çıkarına olacak süreçleri baltalayacakların değirmenlerine su taşımalarına hala akıl erdiremiyorum

--Hani 1963 yılında Kenya Devlet Başkanı Jomo Kenyatta'nın dediği gibi "Beyaz adam geldiğinde bizim topraklarımız, onların ise İncilleri vardı. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim elimizde İncilimiz, onların elinde ise bizim topraklarımız vardı"…

--Elbette ki siyaset çok önemli bir olay. Ama günümüz dünyasında, siyaset hakim sınıfların, güçlü yapıların etkisi altında olduğunu sağır şeytan duydu. Biliyor.

--Ey ahali, sen de uyan artık. Cambaza bakacağına sofrana, çoluğunun-çocuğunun geleceğine bak. Düşün de hayali şeytan ve düşmanların peşinde koşmayı bırak artık.

--Olmaz mı? Yine de sen bilirsin!..