İnsanların birer, ikişer ortak şeyler için bir araya gelmeye başlamaları ile insan topluluklarının, zaman ile ailenin, toplumun en sonunda da daha büyük bir organizasyon olarak devletin var olduğunu görüyoruz. Ailelerde birlikte yaşamın sürdürülmesinin tek nedeni ekonomi, karın doyurma değildir. Güvenlik, sağlık, ekonomi ve neslin devamı ile birlikte aile, soy, boy gibi gittikçe büyüyen sosyolojik yapıların büyümesi ve büyütülmesi de önemli bir olaydır. Devletler de böyle bir sosyal ve sosyolojik yapıların sonucu ortaya çıkmıştır. Sosyal bir yapının varlığını sürdürebilmesi yolu da oluşacak kural ve yasalardan geçiyor. Bir insan ömrünü ortalama 50 ile 100 yıl iken, toplumsal yapıların ömrü yüzlerce, binlerce yıl ile tanımlanıyor. Siyaset de böyle bir sosyolojik bir olay ve toplumsal yapıları tanımlamak için yapılan süreç. Her dönemin kendine özgü kuralları var iken, günümüz dünyasında siyasetin kuralları büsbütün değişmiştir. Hem de yaşamın bir parçası olarak kişi, toplumun en önemli unsuru olmuştur. Aile, soy sop gibi yapılar geneli tanımlarken, artık günümüz dünyasında kişilerin kişisel özellikleri, beklentileri ayrıcalıklar yaratır olmuştur. 
Toplumun bireyleri artık özür birey olma yolunda hızla yol almaktadır. Eğitim, dönemin sosyoekonomik koşulları de bu sürece katkı sağlamaktadır. Birey, aile ve soy sop gibi daha büyük yapıdan ayrı düşünebilmekte, onlardan ayrı düşebilmekte ve karları da tekilleşmektedir.
Günümüzün en önemli sorunu da işte budur. Toplumsal bireyden, kişiselleşen bireye hızla bir değişim ve dönüşüm vardır. Daha önceleri olumsuz örneklerin tanımı olan, "Her Koyun Kendi bacağından Asılır" sözü, artık günümüze tek tek bireyler için geçerli olmuştur.
İŞTE SİYASETİN DE SORUNU bu noktada başlamaktadır. Geniş kitleler için yapılan siyasetin odağına kişiyi koymak zorunda kalınması durumu.  Günümüz dünyasında, gelirin kişiselleşmesi; kişilerin, kişi yerine birey yapılması, sıradan bir süreç değildir. Aynı toplumsal yapıları oluşturan kişilerin kişilik özelliklerinden tutunda, sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi yapı ve beklentileri artık farklı farklı olmuştur. O yüzden de, maalesef siyasetin odağına kişileri ya da bireyleri koymak zorundayız. 17-18'inci YY'dan bu yana bu olaya Marks'ın tanımı ile SINIF(işçi, burjuva v.b gibi) deniliyor. Aile, kan bağı değil ama sosyal ve ekonomik koşulların zorladığı süreçler sonucunda kişilerin geldiği durum olarak. Günümüz dünyasında sosyal katmanlar arasında geçişlerin çok hızlı ve kolay olması, hatta sistem tarafından özendiriliyor olması ise, mevcut düzenin kurucularının ve işleticilerinin en önemli maharetleri olarak görmek germek. Ülkemiz gibi birçok ülkede yapılan seçimler, kitlelerin temel beklentileri ve yaşam standartlarını iyileştirme yerine, sistemin sürdürülmesi ve geniş halk kitlelerinin uyutulması, uyuşturulması üzerine kurulmuştur.  Anadolu'nun o güzel "Gelen, gideni aratır" sözü bir istisna iken nedeyse kural olmuştur. Çünkü önerilen, dayatılan sisten, kişilerin yaşam standartlarının iyileştirilmesi yönünde değil, sistemin devamın sağlanması ve sisteme bağlılığını bildirmiş üç-beş kişinin örnek gösterilip, sistemin sürdürülmesine dönük bir sürece döndürülmüştür. CHP, işte bu sürece dur diyecek bir parti olmalıdır. Bu da tabanın tercihleri ile olabilir. CHP tabanı, popüler kültürün etkisi ile sosyal ve siyasal bilinçten uzak tercihleri ile, yakalamış olduğu iktidar sürecini boşa harcamamalıdır. Gelinen gün CHP tabanının, CHP'nin tarihsel ve ideolojik tutarlılığına bağlı seçimlerini yapmak zorunluğunun günüdür.  Sosyal, sanal medya oyunları ile sistemin sürdürülmesine yönelik sistemin tuzak ve oyunlarında uzak kalmalı ve durmalıdır. CHP'nin bilinçli seçmenin bu ayrımın farkında olacağına inanmak istiyorum.
CHP, popüler kültürün bir partisi değil, CHP, 20 YY'ın, ilk ve tek anti-emperyalist kurtuluş savaşını veren ve Devle kuran bir partidir. CHP, elbette ki sistemin içinde ama SİSTEMİ DEĞİŞTİRECEK ve DÖNÜŞTÜRECEK bir parti olmalıdır. Burada da görev, CHP seçmeninden tutun da, CHP'nin tün yönetim kademe ve kadrolarına düşmektedir. CHP, sistemin partilerinin tercihleri ile sistem partilerinin yaptıklarını yaparak değil, DEVRİMCİLİK ilkesinin gereği yaparak İKTİDAR ALTERNATİFİ bir partidir ve olmalıdır da! O yüzden, bu görev de ilk başta CHP seçmenine düşmektedir. ŞİMDİ, SEÇİM ZAMANI, CHP SEÇMENİ ve YÖNETİMLERİNİN DE şimdi, Devrimci ve Halkçı ideolojisine uygun Milletvekili adaylarını seçme vaktidir.  Çünkü iktidar, inanmış olanların savaşları ile olunur, kazanılır ve sürdürülür.