Yine bir seçim mevsimi daha geliyor. Aşık kaçıran'ın dediği gibi "Ruhum da bir sıkıntı var, geçsin diyorum, geçmiyor ki".

--Daha 24 Haziran seçimlerinin teri bile soğumadı ama seçim işi terin soğumasını da beklemez ki. Yine de seçmek lazım.

--Anadolu’nun özlü bir sözü vardır. "KURT KIŞI GEÇİRİR DE, YEDİĞİ AYAZI UMUTMAZ" diye.. Kurt unutmaz da, bizim ülkemizde unutulur, gider. Neler unutulmadı ki?

--Haziran seçimlerinden sonra açıkçası, bir çok şeye kırılmış ve küsmüştüm. Aday olmamam, kendimin bir bok olup olmamam da umurumda falan değil. Hatta seçilen arkadaşlarım ile de ilgili değil. Çünkü, seçilmemem bana bağlı olmadığı gibi, seçilenler için de, seçilmeleri onlara bağlı değildi. Sisteme ve düzene uyum şarttı. Sisteme entegrasyon şarttı. Ben de, o zaman önce kendime bakayım, şikayet edeceğime. Neyse, şaka bir yana.

--Ünlü Amerikalı yazar Mark Twain, üç türlü yalan vardır der: “Yalanlar, kahrolası yalanlar ve istatistikler”

--Yalanları, istatistiki yalanlar destekliyor, istatistiki yalanlar da, kahrolası yalanlara malzeme ediliyor.

--Seçim sürecinde, sanal ortam da dahil gazete sayfaları, masaların üstleri her yer, vazgeçilmez adamları anlatan yazılı ve görsel malzemeler ile dolu; yandaşlar ve yalakalar da ağızları dolu dolu kendilerinin bile inanmadığı safsatalarını satmakla meşgullerdi.

--Bu aralar, ara sıra atışlar olsa da henüz hiç kimse tam havasına girmiş değil. Yandaşlar da pusuda bekliyorlar. Hoş geçenlerde bir çok kişinin paylaştığı, ama benim onun sayfasında gördüğüm ve haklı olarak eleştirdiğim paylaşımı yapan;

-- isminin sonuna ancak DEVRİM sığabilen sanal bir "arkadaşım" da beni sanal sayfasından atmıştı ama; eleştirisini yaptığım kişi, eleştirim doğrultusunda paylaşımını da değiştirmişti.

--Şimdi yine bir seçim zamanı. Yazın uzun bir güney sahilleri turundan sonra Ankara'ya geldim artık. Telefon ile seçilen tanıdık, tanımadık arkadaşları kutladım ama meclise gitmek pek içimden gelmedi. Hoş kaç yıldır Ankara’dayım ama, hiç bir partinin salı grup toplantısına girmemiş benim için bu pek de önemli değil ama, seçilen arkadaşlar ile Ankara kafe ve restoranlarnda karşılaşıyor, onları yeniden kutluyorum artık..

--Anlattıklarını, yaşadıklarını görünce bir Antalyalılar yemeğinde sevgili Arkadaşlarım MV Mehmet Günal (MHP), Mv. İbrahim Aydın(Ak Parti) ve Mv. Niyazi Nefi Kara (CHP) ile masada oturur iken, sözünü hiç esirgemeyen sevgili Mehmet Hoca, bizim sevgili Arkadaşımız ve doktorumuz Mv Nefi'ye, benim ile ilgili söylediği sözler geldi aklıma. İçimden acı acı güldüm, ama kendim için değil. (sözü yazmayacağım ama, merak edenler Halkın Doktoru Beyin Cerrahı sevgili Nefi'ye sorabilirler; O da, unutmadıysa söyler, soranlara)

--Bürokrasiyi, Ankara'ya taşradan gelen yurttaş, seçmen, partililerin taleplerini ve bunların vekillerce nasıl çözüme kavuşturduğunu bildiğim için, onların sıkıntılarını benim gibi onlar da anladılar da, gelen seçmen-partililer de sakın onlara kızmasınlar. Parlamenter sistemde Milletvekillerine bir şekilde Hükümet de dahil tüm yönetenlerin bir şekilde gereksinimi vardır ve o zaman bile, milletvekillerinin taleplerinin nasıl taca atıldığını önceki dönemlerde vekil olmuş değerli ağabeylerim ve arkadaşların iyi bilirler, Bilmeyenler ya da merak edenler bunları onlara sorabilirler.

--Şimdi yine bir seçim mevsimi. Aday adaylarının hasta, taziye, ev mahalle ziyaretlerini görünce tebessüm ederek bi mutlu bi mutlu oluyorum ki anlatamam. Benim bile telefonlarıma çıkmayan, ama bir zamanlar "ağabey ya, şöyle bir derdim/iz var diyen" bunları görünce, halkımız ve seçmenler adına bi seviniyorum, bi seviniyorum ki sormayın gitsin.

--Seçim süreçlerini bilmenin ötesinde artık olanlara bakınca, olacaklar için:

--PERŞEMBENİN GELİŞİ, ÇARŞAMBADAN BELLİ OLUR" deyip geçiyorum artık

--Haydi adayların tuzu kuru, seçecek olanlara da sözüm çok da. "NESİNİ SÖYLEYİM CANIM EFENDİM, GAYRİ DÜZEN TUTMAZ SAZIMIZ BİZİM" deyip , ben de susayım bari..

--Dünya da olduğu gibi, ülkemizde de yepyeni ekonomik, siyasi bir döneme giriyoruz. Koca koca şirketlerin bile KONKORDATA ilan ede ede gittiği bu günler, herkes henüz son yastık altlarını ve itibar kredilerini yediklerinin farkında değiller.

--Türkü söyleyerek eşeğini arayan Nasrettin Hoca'nın, "hoca türkü söyleyerek, bu nasıl eşek arama" diyen koşusuna "SON UMUDUM DA KARŞI DAĞIN ARDINDA, EŞEK ORADA DA YOK İSE, SEN BENİM FERYADI FİGANIMI DİNLE" diyen hoca gibileri gözlerimin önüne getirince;

--Özellikle partim CHP'li delege, yönetici ve seçici seçmenlerin tuzu kuru olanların dışındakilere bi gülesim deliyor, bir gülesim geliyor, özellikle de beni facebook'undan silen adının sonuna "devrim" giren arkadaşlara.

--Şaka bir yana, dünya ekonomik ve siyasi konjonktüründen habersiz, seçtiğiniz siyasilerin getirdiği süreçlere ve sonuçlarına yalnız seçenler katlanmıyor, hepimiz katlanıyoruz.

--Geldiğimiz yer tüneldir. Tünelin ucunda bir ışık görünüyor, ama tünelin içinde ki bizler için IŞIK, GÜNEŞİN Mİ, KARŞIDAN GELEN TRENİN MI" yaşayıp göreceğiz.

--Geçenlerde sevdiğim bir arkadaşım aradı, bizim partiden bir yöneticinin işi ile ilgili, ben de kendisine, "sevgili ..., iş senin için ise, emrin olur, ama iş, bu yerel parti yöneticisinin ise, kusura bakma. Ben sade bir vatandaşım, seçtiklerine gitsin" dediğimde pek alınmış. yaşam, bazen tercihlerimizin sonuçlarına katlanmaktır.

--Ha bu arada, yazın sahillerden sonra, Ankara'da fena değilmiş be. Hoş soğuklar başladı ama Ankara pek soğuk olur ise, Antalya sahillerinin suyu mu çıktı be.

--Nasıl olsa, yanlışı araya araya bulup seçeceksiniz. Artık omuzlarımızda ağlamaya gelmeyin emi. Omuzlarımız göz yaşlarınızdan çürüdü, ağrılığınızdan da çöktü de.