Ne zaman ki, dünya yaşanılır bir yer olmakla beraber, ekonomik bir alan, bölge ve yer olmaya başladı. İşte kıyamet o gün koptu ve hala da kopmakta. Cadı kazanları o gün başladı kaynamaya, hala da kaynamaya devam etmekte.

--Her çağda insanların olduğu gibi, toplumların, Devletlerin de gereksinimleri o çağa uygun olarak vardır. İlk çağlarda bu son derece basit ve anlaşılır iken, günümüzde artık iyice karmaşık ve çok boyutlu hale gelmiştir.

--Önceleri insanların ilişkileri sadece yaşadıkları yerlerde, bölgelerde iken, 21. yy olan günümüzde artık işin çılkı çıkmış durumda. İnsanların, şirketlerin, organizasyonların ve devletlerin nerede başlayıp, nerede bittikleri belli değil artık.

--Olanları ve olayları basit bir bakış açısı ile görmeye, sezmeye çalışmak pek olası değil artık. Her şey bir kargaşa içinde. Kişileri olduğu gibi, sosyal, siyasal organizasyon ve devletleri de anlamak artık sıradan, normal bi,r göz ile bakarak almamak mümkün değil.

--İlk çağlarda ortak payda bulunulan toplumsal yapı gereği kan, soy ve sosyal bağ iken, zamanla bu ilişki şekli değişerek günümüzde ise, bilinçli ve bilimsel bir davranış şekli yaratmaya, oluşturmaya kadar vardı.

--Önceleri, şu köylü bu kasabalı, sonraları şu bölgeli, bu memleketten başlayan yerellik tanımı, günümüzde artık kapsama alanını genişleterek, globalleşti; evrimini, değişimini eğitim ya da benzeri süreçler ile tanımlayanlar artık dünya vatandaşı oldu.

--Şirketler de artık dünya devi şirketler olamaya başladı. Bilim ve teknoloji, bu süreçlerin global/dünyalaşan şirketler lehine gelişmesine katkı koydu ve yerelleşmenin köküne kibrit suyu döktüler. Yereli yok ettiler.

--Önceleri bayrak, marşlar milli olarak başladı ama, insan ile başlayan değişim şirketler ve tüketim ekonomisi ile birlikte hepsi uluslararasılaştı, globalleşti, küreselleşti.

--Para birimler bile, hakimiyetini kurmuş küresel güçlerin paraları, geçer akçe oldu. Dilleri, dayattıkları yaşam biçimleri bile yerelin yaşam biçimi haline geldi.

--Öylesine bile olsa günün her hangi bir saatinde TV'lere bir göz atın, artık insanların kendi yaşamları değil, bilinç altına yerleşen küresel yaşam biçimlerini yaşadıklarını, özlemlerinin de şekillendirilen o yaşamlar ya da yaşam biçimleri olduğunu görürüz.

--Siyaset de bu değişim ve dönüşümden elbet payına düşeni alacak, o da değişecek ve dönüşecektir.

--Uluslararası bir piyasa yapıcısının dediği gibi, "bir ülkede, yalnız siyasi iktidarlar değil, siyasi muhalefette satın alınır"

--İktidar ve muhalefet, siyasi sürecin sürmesi için rolleri paylaşmışlardır. İktidar ile muhalefet arsında siyasi sürecin sürmesi için roller paylaşılmıştır. Bizlere gösterilen iktidar ve muhalefet illüzyonudur. Oyunudur.

--Sonuçta yapılan her şey, mevcut siyasi sistemin, iktidarın sürmesi için yapılmaktadır.

--Ülkemizde de, genel iktidar, ülke ve uluslararası ne var ise her şeyi kendi paydaşları ile paylaşır, bölüşür iken, muhalefete de yerel iktidarın parçaları teslim edilmiştir.

--Gelinen YEREL SEÇİM SÜRECİ, yönetsel bir süreç olmaktan çıkmış bir PAYLAŞIM MÜCADELESİNE DÖNMÜŞTÜR

--Halka, beklentileri giderilecekmiş umudu ve beklentisi aşılanarak, iktidarın genelde uyguladığı politikalar, yerelde de, iktidarı elinde bulunduran muhalefet tarafından aynısı uygulanmaktadır.

--Sorunların kökten ve kalıcı çözümleri yerine, günlük ve kalıcı olmayan yöntemler ile iktidarlar sürdürülmeye çalışılmaktadır.

--Başkanlık Sitemine geçilişinden sonra daha da yoğun olarak görülen, olaylara ve sorunlara kalıcı çözümler üretme yerine, pansuman tedavileri ile günler geçiştirilmeye çalışılmaktadır.

--Bir yerel seçim sürecine girilmiştir. Dikkat edin tartışmalar, sorunların siyasi, sosyo ve ekonomik çözümleri yönünde değil, yönetimi kim alacak, yönetim kimler ile paylaşılacak şeklinde yaşanmaktadır.

--Emekliliğe yaştan takılanlardan tutun da, iş arayan üniversite mezunlarının sorunlarına kadar her şey sorunun özüne değil, ilgili tarafların hoşuna gidecek şekilde ve popülist olarak tartışılmakta ve yaşanmaktadır.

--Evet yeni dünya düzeninde, ideolojiler ortadan kalmış gibi gösterilemeye çalışılsa da, emperyalist, küreselci/global sermayenin çıkarları doğrultusunda üretilen politikalar uygulanmakta, globalizm kendi "bırakanız yapsınlar, bırakınız etsinler" politikalarını uygulamaktadır.

--Bir önceki seçimlerde, muhalefetin(CHP+MHP), adana, Mersin gibi iler başta olmak üzere, örnek Antalya-Alanya, Korkuteli gibi ilçelerde muhalefetin işbirliği ile alınan belediyeler ve yerel yönetimler, siyasi dengelerin değişmesi sonucu, muhalefetin bir kanadının yön değiştirmesi sonucu iktidarın eline geçmiştir.

--Siyasi ve yönetsel sorunlara, günübirlik çözümler üreterek yapılan politikalar, siyasi tercihi ve bilinci olan seçmenlerin siyasete ilgisini azaltmakta ve umutlarının kaybolmasına neden olmaktadır.

--Bu ise, hem siyasi ideolojilerin küresel sermayenin istediği gibi çökmesine, inandırıcılığını yitirmesine neden olmakta, kitleler hızla umutsuzluğa ve çaresizliğe kapılmaktadırlar.

--Siyasetin ideolojiden koparılması, küresel emperyalist sermaye ve işbirlikçilerinin işine gelmektedir. O yüzden son yıllarda SİYSİ İDEOLOJİLKER tu-kaka sayılmaktadır.

--Oysa bilim ideolojiyi görmezlikten gelmez, tam terine olmazsa olmaz sayar. İdeolojiler yok olur ise, insanların, kitlelerin ve sınıfların bilinçli bir şekilde bir arada bulunması sağlanamaz.

--Bu da, mevcut siyasi iktidarların ekmeğine yağ sürmek demektir.

--Bir de böyle düşünsek mi acaba?