Atatürk'ün özlü sözü ile, "Hiç bir mazeret, başarının yerini tutmaz."
Evet aynen öyledir. Tarih bile kazanların tarihidir.
--Kaybedenlerin tarihi neredeyse hiç yazılmamıştır. Ama Spartaküs gibi
onlarında destanları yok değildir.
--Aydınlanma çağının önde gelen Fransız yazarı Voltaire'in o ünlü
:‘Düşüncelerinize katılmıyor olabilirim ama onları ifade etmeniz için her şeyi
yaparım.’ sözü de sanırım kendini aydın, demokrat, devrimci sayan herkesinde
kulağında bir küpedir.
--Dünya tarihine bakılınca, 21 yy kadar insanoğlu için dönem dönem karanlık
yıllar, savaş yılları da olmuştur. Ama 21 yy özellikle bilinçli olarak bir
cehaletin içinde tutulma dönemidir.. Hem de, bilimin ışığında yaratılan
teknolojik TV, akıllı telefonlar, elektronik oyu makineleri vb alet ve
edevatlar ile.
--15 ve 16 yy'da Avrupa Katolik Kilisesinin baskıcı ve vahşi yöntemleri ile
sürdürdüğü iktidarı, yine kendi içinden çıkan Martin Luther gibi aydınlarınca
yerle bir edilmiş ve yeni dönemin başlamasına öncülük etmişlerdir.
--Tıpkı, 20 yy başlarında, ABD'de siyahlar ve beyazlar arasında ki ayrıma karşı
direnen Martin Luther King gibi.
--Peki, bütün bunların seçim ve ülkemiz ile ilişkisi ne?
--Osmanlının son dönemlerinde Namık Kemaller, Tevfik Fikretler, Ziya Gökalpler
gibi bir çok aydın, ülkenin çağdaşlaşması, çağdaş dünya ile birlikte olması
için az bedel ödememişlerdir.
--21 yy Türkiye'sinde de, kuruluş yılları, darbe dönemleri dahil hala da pek
çok aydın benzer sıkıntıları yaşamaktadır.
--Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ki tek partili sistemden çok partili sisteme
geçiş ile, Kapitalist sistemin daha özgürlükçü olduğu dönem aynı zaman dilimine
denk gelmektedir.
--Günümüz sosyal ve siyasi yaşamında çok önemli yerleri olan Prof.Dr Korkut
Boratav, Prof Dr Bilsay Kuruç gibi duayenlerin de vurguladığı gibi, Yeni Çağ'da
Feodal sistemin yıkılması ile birlikte 19 yy'da ortaya çıkan Kapitalist sistem,
bilinen tarihinde en özgürlükçü olduğu dönemi, 1946-1980 arası dönem olarak
kabul edilir.
--Tarihimizde ilk seçim olarak kabul edebileceğimiz, İstanbul'da ki Meclis-i
Mebusan'ın 16 mart 1920'de dağılmasından sonra, 23 Nisan 1920'de açılacak
TBMM'nin üye seçimleri ile başlar.
--Yeni geçilen çok partili parlamenter sistem gereği, ilk çok partili seçim 7
Haziran 1946 yılında yapılmıştır.
--Bu tarihten 2002'ye kadar olan seçimleri akademisyen Serçin Sun İpekşen'in
değerlendirmesi ile:
--"1950-1960: Demokrat Parti'nin Üç Seçimi
--1961-1969: İki Darbe Arası Üç Seçim
--1973-1977: İki Seçim ve "Milliyetçi Cephe"ler
--1983-1987: Altı Yıl Sonra Sandık Başı
--1991-1995-1999 Seçimlerin İmaj Çağı
---2002 Ezber Bozan Seçim"ler olarak ele alabiliriz.
--Ekonomik krizler ile başı dertten kurtulmayan
Kapitalist sistem, 1998/99 ve 2001 krizleri ile kendisine olduğu gibi ülkemiz
için de bir çıkış yolu bulmuştur.
--Ki bu çıkış yolu, halkı çıkmaz sokağa tıkarken, kendisine ülkenin
kaynaklarını yağma ve talanın yolunu açmıştır.
--ANAP Lideri Turgut Özal ile başlayan İmaj Çağı, günümüzde sanal imajlara
bırakarak yol almaktadır.
--Andy Warhol'un değimi ile "bir gün herkesin 15 dk'lığına ünlü
olduğu" çağın çılgınlıklarını yaşıyoruz.
--AKP Hükümetleri ve Erdoğan, bütün basın ve yayın organlarını kontrol etseler
de, yine de etkin bir sosyal medya muhalefetine engel olamamaktadırlar.
--2002 seçimlerinde, yepyeni bir imaj ile Recep Tayyip Erdoğan diye bir imaj
patlaması yaratılmış;
--Döner-Ekmekli mitinğler yapan Cem Uzan, devirlerinin kapandığından (çok özür
dileyerek, kullanma sürelerinin bittiğinden) habersiz Tansu Çillerler, Mesut
Yılmazlar, Devlet Bahçeli ivmeli bir koltuk darbesi ile Bülent Ecevit
Hükümetinden uzaklaştırılınca, Ülkemiz elinde yepyeni bir sistem ve Erdoğan
hükümetlerini buldu.
--SEÇSİS'den tutunda bir çok spekülasyonun döndüğü seçim dönemleri yaşanıyor
ama, AKP ve Erdoğan'ın iktidarı hep sürüyor idi.
--2002 MV seçimlerinde her 3 kişiden birisi Erdoğan'a oy verdiği halde,
ortalıkta oy veren kimse neredeyse yok gibi idi.
--Şehir ve seçim efsaneleri ile dolu geçen 16 yılın sonunda il defa başka
efsaneler ortaya çıkacak gibi.
--Sokakta, ortalıkta derin bir sessizlik var. Herkes sessiz ve suskun.
--Bu hayra alamet değildir. Bildiğiniz bütün partilerin içi kaynasa da, bu defa
tenceresi devrilecek olan iktidar partisi gibi görünüyor..
--Bir hafta Meral Akşener'in, bir hafta Muharrem İnce'in reytinginin, hep de
yüksek ama kendi içinde iddialı Temel Karamollaoğlu'nun kamuoyu kabulleri
enteresan.
--Özellikle Muharrem İnce'nin rakibi olan Erdoğan'nın yapması neredeyse
olanaksız tarlada, sokakta, mitinglerde ki performansı ise dikkat çekicidir.
--24 Haziran seçimi, Cumhur ittifakı ile Millet ittifakı arasında değil de,
sanki, cumhurun, cumhuru ile arasında geçecek gibi ters bir hava esiyor.
--Ben bu halkın, sessizliğinden korkarım.
--Bence başkalarında bunu düşünde iyi olur.
NE DERSİNİZ?